Ömer Orhan

Kendimi bildim bileli yetişkinlerin eli eğitimimin üzerinde. Aman efendim bir eğitim aşkı, bir iştah… Cümbür cemaat, herkeste bir telaş…

Yedi yaşıma kadar evde aldığım eğitimde annem, babam, anneannem, babaannem, dedelerim, teyzelerim, dayılarım, amcalarım ve halalarımın hepsinin terbiyesi farklıydı.

Annem kızdığında babam, babam kızdığında da annem yanımdaydı. Her ikisi kızdığında ise diğerleri beni teselli etti. Teselli iyi gelirdi ama böylece hatanın ne olduğunu hiçbir zaman tam olarak anlayamadım.

Birisi için hata yapmamda sakınca yoktu diğeri için hayatta hata yapmamak önemliydi. Eğrilerim doğrularım birbirine karışmıştı ama onlar bunu hiç anlayamadı.

Sorularım olduğunda biri öbürüne havale eder veya sorularıma soru ile yanıt verirlerdi.

Annemin yeterli gelmemiş olduğunu düşünmüş olmalılar ki hatırlıyorum da “anaokulu” diye bir okul arayışına girişmişlerdi. Anneme göre okulda hijyen çok önemliydi, babama göre arkadaşlarının söyledikleri. Annem, yabancı öğretmenleri olan ve neredeyse her saat yabancı dil öğreten okullara baktı, babam geleceğin yükselen yıldızı Çinceyi öğreten okul aradı. Onlar aradıklarını pek bulamadılar ama okul diye geri dönüp baktığımda en çok eğlendiğim yıllardı.

Sonrası ise oldukça karmaşıktı. İlkokul, ortaokul ve yüzlerce sınav, stres ve ne öğrendiğimi, neden öğrendiğimi anlayamadığım yıllarla geçti.

Lisede bilimsel eğitim aldığımızı iddia ediyorlardı ama deney yapmak neredeyse lükstü. “Hocam neden laboratuvara gitmiyoruz?” dediğimde “Vakit yok, müfredatın yetişmesi gerekir.” cevabını alırdım. İyi de hani biz “yetişecektik”, müfredat nereden çıkmıştı?

Bu koşuşturmaya başladığımız yaşlarda ise benim aklımda sadece “Bana ne oluyor?” sorusu vardı. Sesim kalınlaşmış, abuk sabuk şeyler olmaya başlamıştı. İçimde sanki başka biri var gibiydi. Kendimi önce çirkin, sonra da çok yakışıklı bulduğum yıllardı. Biyolojiyi severdim ama onun da cinsellikle ilgili bölümlerini… İçimde bu ve benzeri depremler olurken, hocalar dersleri hızlı hızlı anlatır geçer, vakit kalmadığı yerleri de siz çalışın diye ödev verirlerdi.

Bugün saçma sapan gelen şeyleri kafama taktığım yıllar için eğitimciler, rehberlik servislerini aktif hâle getirmişti. Niyet iyiydi de orada da bir plan program, kitabi konuşmalar, -mış gibi yaklaşımlar vardı. Pek sevemedim.

Bizim eğitim sistemimiz yaranamamak üzerine kurulmuştur. Öğrenci; öğretmenlerine, velilerine, öğretmenler; müdürlerine, müdürler; millî eğitim müdürlerine, millî eğitim müdürleri; bakanlık müsteşarlarına, bakanlık müsteşarları; bakanlarına, bakanlar; başbakana, başbakan da millete… 360 derece yaranamama sistemi!

Her şey rakamlar üzerine kurulu bir sistemdir bizimkisi. Öğrenciler için notlar ve hep daha yükseği, diğerleri içinse istatistikler ve kıyaslarla dolu bir sistem.

Notlarıma bakarak, sözde bilgiyi ne kadar öğrendiğimi böylece öğrenmiş oldular! Ancak bu bilgiyi neye dönüştürdüğümü, nasıl kullandığıma asla bakmadılar. VAKİT YOKTU!

Benim vaktim boldu, yapacak başka işim de yoktu! İstatistikleri yükseltmek için çabaladım durdum.

Eğitim hayatım boyunca hemen hemen hiçbir konuda görüşüm alınmadı. Seçmeli dersleri bile benim adıma okul seçerdi. Benimle ilgili konular hep vardı ama ben içinde hiç yoktum! Mesela, kimse bana müfredat konusunda soru sormadı. Birlikte planlamaktan söz etmedi. Bütünü göstermedi. Ben de böylece parçası olmayı asla düşünemedim.

Lise yıllarının sonuna geldiğimde yükseköğretim zorunluluğu ile sınandım. Tam anlamıyla not almak için ezberlenmiş ve neredeyse ertesi gün unutulmuş bilgileri oturdum ve tekrar ezberledim. Bu arada sürekli hangi mesleğe yöneleceğimi sorarken de kızdılar. Geleceğini düşünmeyen ve hedefleri olmayan biri olarak görülmüştüm.

İş başa düşmüştü… Düşündüm.

Ressam olayım dedim, aç kalırsın dediler.

Öğretmen olayım dedim, itibarı kalmadı dediler.

Doktor olayım dedim, can güvenliği yok dediler.

Mühendis olayım dedim, ülkede sanayi azaldı dediler.

Ziraatçı olayım dedim, tarım bitti dediler.

İktisatçı olayım dedim, bankalar kapanıyor dediler.

Memur olayım dedim, KPSS dediler.

Sadece “Adam” olayım bari dedim, ters konuşma anarşist mi olacaksın dediler.

Ben de karar verdim. Belki de ilk defa sorgulayacağım bir şey bulmuştum.

Doğaya çıktım…

Nerede yanlış yapıldığını düşünecek bol bol vakit buldum. Hayat rakamlardan ibaret değilmiş, bunu anladım.

Birileri ile ilgili karar verirken, onlara da sormayı unutmayın…

Ömer Orhan

FMV Özel Ayazağa Işık Lisesi Müdürü