Tolga Yazıcı

Salgın koşullarında hayatımıza devam ederken farklı alanlarda bir kabuk değişimi içerisine girildi. Bu alanlardan birisi de eğitim oldu. Sahadaki uygulamalar her ne kadar eski alışkanlıkları sürdürme üzerine rota oluştursa da koşullar ve çağın gereklilikleri eski alışkanlıkların uzun süre sürdürülemeyeceğini düşündürüyor. Örnek verecek olursak; öğrencilerin dört gözle beklediği eğitime ara verilen kar tatili günleri tarih oldu, artık uzaktan eğitimle süreç kesintiye uğramadan devam ediyor. Elbette değişimden nasibini alan tek şey kar tatili olmadı, ebeveynlerin tutum ve davranışları da salgın sürecinden etkilendi. Şu anda tüm anne babalar salgın koşullarında ebeveynlik yapmaktalar. Biraz geriye okulların kapalı olduğu döneme gidelim. Okulların kapalı olması sonucu çocuklarının telafi edilemez kayıplar yaşayacağını düşünen sayısız ebeveyn… Uzaktan eğitimin henüz ilk kez denenecek olması ve işlevsiz olacağına inanılması sonucu artan kaygı düzeyi. Artan kaygı düzeyi ile krize çözüm arayışları içerisinde olunması. Oldukça yorucu bir şey değil mi? Elbette çok yorucu. Tabi krizi fırsata çeviren durumlar da oluştu, salgın öncesi koşullarda rutin olarak devam edecek eğitim öğretim süreci salgın krizi ile birlikte okulsuz ilerleyen sürece ekstra özel ders takviyeleri demekti. Hal böyle olunca desteklenen çocuklarda akademik gelişim normalinden fazla ilerleme gösterdi. Elbette tüm çocuklar bu kadar şanslı değildi. Bakınız durum sadece imkan ve olanak meselesi ile sınırlı değil; imkanı olup da çocukları ekran karşısına terk eden ihmalkar ebeveynlere de şahit olduk. O halde imkan ve olanaklardan bağımsız akademik ve sosyal olarak gerileyen bir grubun varlığından da söz edilebilir. İhmalkar ebeveynliğin tanımı salgın öncesinde ne ise salgın koşullarında da benzer ortak özellikler barındırıyor. Uzaktan eğitimde ihmalkar ebeveynlik, çocuğun denetim ve kontrolden uzak, çok fazla uyarıcı bulunan bir ortamda rutinleri oluşturulmamış bir şekilde düşe kalka devam ettirilmesi denilebilir. Bu tip ebeveynlik modeli salgın öncesinde de tüm beklentiyi ve görevi okula yıkan bir güruhtu. Öncelikle şunu belirtmek gerekir bir buçuk yıl aradan sonra okula dönen öğrenciler içerisinde bu şekilde ihmal edilmiş öğrencilerin akademik kayıpları gün yüzüne çıktı. Ekran önüne terk edilmiş öğrenciler bocalamaya başladı; salgın koşullarında ebeveynlik devam ediyor ancak ihmalkar ebeveynlerin tutumlarında bir değişiklik yok. Benzer şekilde tüm sorumluluğu okula yıkmak. Bir sınıf öğretmeni olarak içinde bulunduğumuz koşullar düşünüldüğünde çocukların akademik ve sosyal gelişimi açısından en çok desteklenmesi gereken dönemin şu an olduğunu düşünüyorum. Elbette bu ilgili ve özenli tutumun hem öğretmen hem de veli iş birliği ile beden bulacağını düşünüyorum. Yüzde yüzlük dilimin %50’si okulda öğretmene ait diğer %50’si ise evde ebeveyne ait. Her iki paydaş üzerine düşeni ne derece gerçekleştirirse gelişim de o doğrultuda olacak.  Örneğin %45 öğretmen performansı %15 veli performansı vasat bir gelişim tablosunu ortaya koyarken yüzde kırk beşe yüzde kırk beş %90’lık bir gelişim sağlayacaktır.

Şu an çocuklarımızın her zaman olduğundan daha fazla desteğe ihtiyacı var. Bu destek öğretmen ve ebeveyn iş birliği içerisinde olursa kazanan çocuklarımız olacaktır.