Aylin Siliğ

Krizler ve uzun süreli okul kapanmaları öğrencilerin, öğretmenlerin ve ailelerin psikolojik iyi oluş hallerini olumsuz etkiledi. Bir yıl gibi uzun bir süre kapalı kalan okulları açtığımızda öğrenme kayıplarıyla ve uyaran eksiklikleri, aile içi ilişkiler, yalnızlık ve daha pek çok etki nedeniyle bilişsel alanda, sosyal becerilerde gerileme, duygusal alanda çeşitli sıkıntılarla öğrencilerimiz karşımıza gelecek. 

Okulların kapalı kaldığı bu süreçte, evlerinde pek çok farklı hikayeler yaşadı çocuklar ve bu hikayelerin etkilerini okulda hep birlikte yaşayarak göreceğiz:  

❕Aile baskısı altında hisseden öğrencilerimizin, okulların açılmasıyla birlikte aileden uzaklaşmalarının etkisiyle sosyal ilişkilerinde sınır koymada zorlanması,

❕Evde kuralsız, rutinsiz ve sınırsız bir ortamda yaşayan öğrencilerimizin okula döndüğünde kuralları içselleştirememe ve rutinlere alışmada zorlanması, 

❕Evlerinde kendilerini güvende hissetmeyen çocukların yardım isteyebildikleri okullarından uzak kalmaları sonucu stres ve anksiyete belirtileriyle okula geri dönecek olmaları, 

❕ Görece küçük yaştaki çocukların online da olsa sosyalleşememeleri nedeniyle okula döndüklerinde arkadaşlık kurma, sürdürme, ilişkilerde sorun çözme vb. konularda daha fazla desteklenmeye ihtiyaçlarının olması,

❕Yakınlarını kaybetmiş çocukların, bu dönemde rutin cenaze törenlerinin de yapılamayışı, bir araya gelememeleri nedeniyle normal bir yas tutamamış olmaları nedeniyle gecikmiş yas semptomları göstermeleri, 

❕ Etrafının daha çok bilincinde olan yaşı görece büyük çocukların endişe seviyelerinin artmış olması, 

❕Özel öğrenme güçlüğü yaşayan çocuklar için pandemi öncesi "yeterince çalışmadığı", "ailesi tarafından ilgilenilmediği" düşünülürken;  pandemi sonrası dönemde bunlara ek olarak "yapamıyor çünkü öğrenme kaybı yüksek" denilerek özel öğrenme güçlüğü yaşayan çocukların ayırt edilmesinin zorlaşması gibi pek çok soruna dair işaretleri fark etmeye dönük olarak uyanık olmamız gerekecek.

Hiçbir zaman tam olarak hazırlıklı hissedemeyebiliriz ancak yine de yapılabilecekler üzerine okul yönetimleri, öğretmenler ve psikolojik danışmanlar olarak daha fazla vakit kaybetmeden hep birlikte düşünmemiz gerekiyor. Salgın sonrası okula sağlıklı bir uyum süreci yaşanması için alınabilecek önlemleri her okul sahip olduğu kaynakları ve ihtiyaç alanlarını belirleyerek kendi özelinde planlarsa verimliliğin artacağına inanıyorum. Tabii ki "okul terkini azaltmak için ailelere maddi destek yapılması", "okullarda oyun oynamaya ve serbest zamana daha fazla vakit ayrılması" gibi bazı genel tedbirler için bakanlığın önlem alması gerekecektir. Ancak merkeziyetçi yapıyla yönetilmeye alışkın olduğumuz kültürün etkisiyle, okul bünyesinde alabileceğimiz önlemler için de çözümü tamamen bakanlıktan  bekleyeceğimizden endişe ediyorum doğrusu. Beklemeyip, öğretmenler, okul yönetimleri, psikolojik danışmanlar, aileler, öğrenciler hep birlikte ve sorumluluk alacağımız konusunda birbirimize güvenerek bir araya gelirsek etkili çözümler bulabiliriz.

Her okul kendi bünyesinde, çocukların "güvende olma" ve "bir yere ait hissetme" ihtiyaçlarını gidermek doğrultusunda tedbirler düşünebilir. Öğrenme kayıpları önemli ancak okullar açıldığında çocukların yaşamlarındaki değişimi, bu değişimin etkilerini, duygusal, fiziksel, mental olarak yaşadıkları zorlanmaları öncelikli olarak hesaba katmamız çok yerinde olur. 

Okullar açıldığında, kendi okulumuzda nasıl bir durumla karşı karşıya olduğumuzu betimleyecek genel resmi görmemizi sağlayacak bir veriye ihtiyacımız olacak. 

 ✔  Bu nedenle ilk olarak okul risk haritalarını gözden geçirerek yüksek risk grubundaki öğrencileri saptayabiliriz. Önceliği okulu bırakma riski yüksek olan öğrencilere vererek onları okula kazandırmak için bir yol haritası belirleyebiliriz. 

 ✔ Uygun ölçme değerlendirme araçlarıyla öğrenme kayıplarını saptayarak akademik alanda alınması gereken önlemleri planlayabiliriz. 

  ✔  Öğretmenlere, stres altındaki çocukların gösterdikleri tepkileri fark etmeleri için destek verebilir ve ileri düzey yardım ihtiyacı olan öğrencileri okulların rehberlik servislerine yönlendirmeleri için gereken iletişim kanalını kurabiliriz. 

Yapılan çalışmalardan biliyoruz ki psikolojik sağlamlığımızı güçlendirmenin 5 önemli kaynağı var. İnançlarımız, bilişsel becerilerimiz, fiziksel aktivitelerimiz, sosyal çevremiz, duygularımızı ifade etme becerilerimiz. Buradan hareketle eğitimciler olarak okulların destekleyici bir sosyal çevre, çocukların ait olduklarını hissettikleri yerler, duygularını ifade edebilecekleri ve olumlu benlik algısı geliştirmelerine fırsat veren güvenli bir ortam olarak işlevini yerine getirmesi için çalışabiliriz. 

Öğrencilerin sosyal ve duygusal gelişimlerini desteklemek, psikolojik sağlamlığını arttırmak ve uyum sürecini daha rahat atlatmalarını sağlamak için okullarda;

Sağlıklı bir "öğrenci-öğretmen ve akran ilişkisinin" tüm şubeler ve sınıflar arası ilişkileri kapsayacak şekilde kurulmasını destekleyebilir, 

Çocukların okula dair aidiyet duygusu geliştirmelerini sağlayabilir,

Çocukların öz-yeterlilik duygusu, olumlu benlik algısı geliştirmeleri için onları destekleyebiliriz. 

Ayrıca stresi arttıran faktörlerin en başında gelen, olayları kontrol etme gücümüzün ortadan kalkmasına neden olan belirsizlik ortamının oluşmaması için gereken önlemleri alabiliriz. Bu maddeye okul idareleri ve öğretmenlerin tutarlı davranmaları da dahil edilebilir.   

Peki tüm bunları nasıl yapabiliriz?

Ders içi ve ders dışı ortamların düzenlenmesi

İçinde bulunduğumuz dönemin var olan zorluklarını göz önünde bulunduran bir pedagojik yaklaşımla ders içi ve dışı ortamları yeniden düzenleyebiliriz. Bu şekilde hem her bir çocuğun okulda bir biçimde var olmasını, aidiyet duygusu geliştirmesini sağlayabilir hem de öz-yeterlilik duygusunu kazandırabiliriz.

Ders tasarımlarında; öğrencilerin derste var olmalarını, kendilerini önemli ve değerli hissetmelerini sağlamamız şu anda her zamankinden çok daha önemli. En pasif öğrencimiz de dahil çocuklara derse katılım gösterebilecekleri fırsatlar yaratmak, çocukların öz yeterlilik duygusunu geliştirmeleri ve salgın sonrası okula sağlıklı şekilde uyum sağlamaları için gerekli. Bunu yaparken dikkat etmemiz gereken nokta öğretmen olarak cesaretlendirici, teşvik edici olmamız. Bir diğer can alıcı nokta çocukların katılım gösterebilecekleri farklı yollar sunacak şekilde ders tasarımları yapmamız. Özellikle ders başarısı düşük veya çekingen öğrencilerin akademik olarak başarma duygusu yaşaması için onlara başarabilecekleri kolaylıkta, sadece sözel olarak değil, katılım gösterebilecekleri farklı yollar da sunarak ve daha çok destekleyerek kendilerinden istenen şeyi yapabileceklerine dair bir güven duygusu oluşturmamız.   

Uzaktan eğitimden beklediğimiz kadar faydalanamayan öğrencilerin kendine güven duymayabileceklerini, tedirgin, kırılgan ve çekingen belki de savunmacı bir tutumla agresif davranabileceklerini hesaba katarak onlarla iletişimde bulunmamız onlara karşı sabırlı olmamızı sağlayarak anlamlı bir fark yaratacaktır. İyi hissetmenin ve öğrenmenin ancak bir ilişki içerisinde gerçekleştiğini bilerek, okula dönüş sürecinde öğrencilerimizle kurduğumuz yakın, sıcak ve güvene dayanan ilişkinin, duygusal paylaşımlarımızın onların sadece akademik başarısına değil, aynı zamanda psikolojik sağlamlığına, iyi oluş hallerine katkı yapacağının farkında olarak davrandığımızda istediğimiz sonuca ulaşabiliriz.

Üzerinde önemle durulması gereken bir diğer konu, aktarım yöntemini mümkün olduğunca sınırlandırıp, çocukların aktif olmasını sağlayan, işbirliğine yer veren dersler tasarlamak böylece etkileşime daha çok yer vermek. Bu sayede bir amaç etrafında toplanmış olan çocuklardan utangaç, daha düşük özgüvene sahip, sosyal becerileri yeterince gelişmemiş veya dışlanmış olanların ilişkiyi başlatmak konusunda yaşadıkları stresi azaltır ve sosyalleşme yönünde bir adım atmalarını kolaylaştırmış oluruz. Tüm bunlara ek olarak derse başlamadan önceki ufak sohbetlerin de hakkını teslim etmeden geçmemek gerekir. Bu sohbetleri sınıf içinde olumlu bir hava yarattığı, etkileşim için fırsat verdiği ve sınıftaki klikleşmelerin azalmasına yardımcı olduğu için çok değerli buluyorum.

Öğrencilerin okulda bir şekilde 'var olduklarını hissetmeleri' normalleşme ve uyum sürecinde çok etkili olacaktır. Kişisel ilgilerine uygun olarak ders dışı faaliyetlerle meşgul olmaları, kendilerini akışa kaptırarak üretken hissettikleri anların sayısının artması ile öz-yeterlilik ve olumlu benlik algısı geliştirebilirler. Bunun için öğrencilerimizin ilgi gösterebilecekleri çeşitli aktivite alanları yaratmaya çalışabiliriz. Örneğin, koridora koyulacak bir masa tenisinin yapamayacağı şey çok azdır. Tecrübeyle sabit. Bu noktada eğitsel kollardan bahsetmemek olmaz elbette. Okulu dershane mantığından uzaklaştırmak, yaşayan ve dinamik bir yer haline getirmek için kısa vadede en uygulanabilir çözümün eğitsel kolların işlerliğinin geri kazandırılması olduğunu düşünüyorum. Meslek hayatım boyunca eğitici kolların olması gerektiği gibi işlediğine pek tanıklık edemedim. Bu sorunu bakanlık düzeyinden, il, ilçe, okul yönetimlerine, öğretmenlerden öğrenci ve velilere kadar eğitimin tüm paydaşları olarak bildiğimizi düşünüyorum ama yine de istediğimiz sonucu almaktan çok uzağız. Adeta böyle gelmiş böyle gider algısı, bu durumu kabullenmemize neden oluyor sanki. Bir nevi normalleştiriyoruz bu işlevsizliği. Tam da şimdi öğrencilerin kendilerini ifade etme aracı olarak ders dışı aktivitelerin iyileştirici gücünden faydalanma zamanı. Belki bu sayede krizi fırsata çevirip, çoğunlukla işlemeyen, angarya olarak sistemde yerini koruyan eğitsel kolları çalıştırmayı başarabiliriz. Bu konudaki engelleri aşmanın yolunu okul olarak bulabiliriz ya da olması mümkün değil ise bakanlık olarak farklı bir sistemi derhal devreye sokmalıyız. Veliler bu konuda takipçi, destekçi ve talepkar olmalılar.

Ayrıca rehberlik ve psikolojik danışmanlık programlarında var olan, kişiliğimizin güçlü yanlarını ortaya çıkaran kazanımların sınıf öğretmenliği saatlerinde işlenmesiyle, çocuklarımızın karakterlerinin güçlü yanlarının farkında olmalarını sağlayarak, normalleşme döneminde psikolojik sağlamlıklarını arttırmalarına destek olabiliriz, öğrencilerin salgına ve evde kapalı kalmaya ilişkin duygularını paylaşabilecekleri grup oturumları düzenleyebiliriz. Öğrencilerimizle yaptığımız konuşmalarda evde kapanmanın bize ve dünyaya getirdiği olumlu değişimler üzerinde konuşarak, her kötü olayın bir de iyi tarafı olabildiğini fark etmelerini sağlayabiliriz. 

Buraya kadar üzerinde durduğum meseleyi özetlemem gerekirse; aslında yukarıda paylaştığım önerilerin ortak noktası eğitimciler olarak okulda çocukların bir şekilde var olmasını sağlamak, destekleyici sosyal bağları güçlendirmek ve çocukların stresle başetme becerilerini geliştirebilecekleri bir öğrenme iklimi oluşturmak. Tüm bunları planlama ve uygulamada okul psikolojik danışmanları ile işbirligi içinde olarak, önleyici bir yaklaşımla çocukları destekleyebiliriz. 

Okula uyumda öğretmen boyutu

Tabii okula belli bir stres ve yorgunlukla dönen sadece çocuklarımız değil, öğretmenler, yardımcı personeller, kantin, yemekhane vs. görevlileri... Kısacası okulda çocukla iletişimde olan herkesin iyilik halini önemsemeli ve zümre arkadaşları, rehberlik servisi ve okul idaresi olarak birbirimizi nasıl destekleyebileceğimizi düşünmeliyiz. Buradaki anahtar kelime öğretmenlerin 'iyilik hali.' Öğretmenler de stres yaşıyorlar, belki yas tutuyorlar, aileleri için endişelenirken bir de öğrencileri için endişe ediyorlar. Öğretmenler, öğrencilerinin, ailelerin ve kendilerinin beklentilerini yönetebilmek ve ev ile okul arasında bir denge kurabilmek durumundalar aksi halde tükenmişlik yaşayabilirler. 

Araştırmalar öğretmenlerin ruh sağlığını koruyucu iki olası faktörden bahsediyor. 

Gelişmiş duygu beceri yönetimi. duygularını doğru şekilde tanıyan, neden ve sonuçlarını anlayan, doğru adlandıran, ifade eden ve yöneten kişiler daha fazla iş tatmini ve daha az tükenmişlik yaşıyorlar.

Gelişmiş duygu yönetimi becerisine sahip bir yönetici ile çalışan öğretmenler daha olumlu duygular yaşama eğiliminde oluyorlar. 

Öğretmenlerin birbirine nazik oldukları, sıcak, güvene dayalı ilişkilerin hakim olduğu destekleyici bir okul iklimi yaratmak, öğretmenlerin kendilerini ders dışındaki ortamlarda ifade edebilmeleri için alanlar yaratmak, öğretmenler arası işbirliğine fırsat yaratan etkinlikler tasarlamak, derse girmenin yanı sıra öğretmenlerin kendilerini üretken hissettikleri anların sayısını arttırmak, zümreler arası iletişimi ve işbirliğini güçlendirmek için çalışmak ve bir araya gelip bunları nasıl yapacağımıza dair somut adımlar planlamak alınabilecek önlemler arasında. Bu önlemler ile öğretmenlerimizi tükenmişlikten koruyarak; onların iyi oluş hallerini destekleyebiliriz. Öğretmenlerin iyi hissetmeleri için ders programlarını, çalışma şartlarını sürekli değiştirmeden bir rutin oluşturmalarını sağlamak da onlara verilebilecek önemli bir destek olur.  

Okula uyumda aile boyutu

Salgın sonrası okula dönüşün bir de aile boyutu var elbette. Aileler çocuklarını desteklemeden önce kendi ihtiyaçları doğrultusunda yardım almalılar. Çoğu zaman başvurdukları ilk birim okullarımızın rehberlik servisleri oluyor. Okul, ekonomik kayıp yaşayan, kalabalık olduklarından dolayı sosyal mesafeye dikkat edemeyen geniş ailelerde yaşayan, çocuklarına gereken destek ve ilgiyi gösteremeyen aileleri saptayarak ve ihtiyaç halinde ilgili kurumlara yönlendirerek onlara destek olabilir. Ayrıca çocuklarda görülebilecek semptomları fark edebilmeleri, çocuklarına duyguları tanıma, ifade etme, sorunlarıyla baş etme becerilerini nasıl geliştirebilecekleri konusunda yardımcı olabilmeleri için ailelere eğitimler verilmesi, uygulamaya dönük atölye çalışmaları yapılarak desteklenmeleri gerekir. 

Okula uyumda liderlik boyutu

Tüm bu önlemleri hayata geçirmemiz için; uzaktan eğitim sürecinde yıpranmış olan öğretmenleri heyecanlandırabilecek, ortak bir amaç etrafında toplayabilecek, yeni fikirlere açık, bunları hayata geçirmek için gereken maddi kaynakları yaratmak için çaba harcayacak, öğretmenlerinden destek alabilecek güçlü, adanmış ve güvenilir okul liderlerine ve böyle bir lideri takip etmeye istekli, uyumla çalışabilen bir okul ekibine ihtiyacımız var.

 AYLİN SİLİĞ

Psikolojik Danışman/Rehber Öğretmen

Twitter: @AylinSilig


Kaynakça: 

Planing School Reopining And Recovery After Covid-19 https://www.cgdev.org/sites/default/files/planning-school-reopening-and-recovery-after-covid-19.pdf

Thinking About Pedagogy In An Unfolding Pandemic. http://issuu.com/educationinternational/docs/2020_research _covid-19_eng

Resilience- The Art of Coping With Disasters- İsraelX. http://www.edx.org/course/resilience-the-art-of-coping-with-disasters 

http://www.yankiyazgan.com/ogretmenler-kaygili-ve-bunalmis-durumdalar-su-an-her-zamankinden-daha-fazla-sosyal-duygusal-ogrenmeye-ihtiyac-var/