Prof. Dr. Selçuk Özdemir

Dünyanın en zengin ve gelişmiş toplumları bir panik halinde çocuklarına, bilişimle üretim yapabilecekleri becerileri erken yaşlarda kazandırmaya çalışıyor. Bu paniğin sebebi adımlarını artık yakından duymaya başladığımız “yeni bir çağın yaklaşması.” Prof.Dr. Howard Gardner’ın “yeni nesiller, makinelerin yapamayacakları işleri yapabilecek bilgi ve becerileri kazanmak zorunda” ifadesi belki bu yeni çağın bir özeti olabilir. 3 boyutlu yazıcılar “emek” ve “alın teri” kavramlarının anlamını kökünden değiştirmek üzere. Küçülen boyutu ve düşen fiyatı ile bugünlerde evlerimize ve okullara dahi girmeye başlayan bu cihazlarla insan organları dahil aklımıza gelebilecek her şeyin basılabildiğini her gün gazetelerde, dergilerde ve TV’lerde okuyor, izliyoruz. Drone denilen teknoloji, lojistik ve nakliye kavramını ortadan kaldırıyor. ABD’nin bazı şehirlerinde insansız hava araçları, kargoları kişinin bulunduğu noktaya teslim etmeye başladılar bile. Elektrikli otomobil markası Tesla Motors’un kurucusu Musk geçenlerde “20 yıl içerisinde bazı ülkeler sürücülü arabayı yasaklayabilir” gibi iddialı bir cümle kullandı.

Bilgisayarlı makinelerin rutine binen tüm işleri yapabildiği böyle bir çağın gerektirdiği bilgi ve becerileri, yaklaşık 200 sene önce sanayi devriminin başlarında şekillenen eğitim yaklaşımları ile çocuklarımıza kazandırmamız mümkün değil.

Hem mesleki bilgi-becerilerin hem evrensel okuryazarlık olarak adlandırılan 21. yüzyıl bilgi-becerilerinin dört yıllık üniversite eğitiminde kazandırılması pek mümkün görünmüyor. Sorgulamayı, şüphe duymayı, merak etmeyi, merakını gidermek için araştırmayı, karşılaştığı problemleri adım adım çözmeyi, farklı disiplinler arası ilişkileri görebilmeyi ilk ve orta öğretim hayatında kazanan bireyin üniversitede eğitimini aldığı alanda karşılaştığı problemlere yönelik inovasyonlar geliştirmesi veya adım adım uzmanlaştığı alandaki bilgi ve beceriyi ilişkili başka alanlardaki problemleri çözmek için kullanması mümkün olacaktır.

İlköğretim okullarının TEOG’a, orta öğretim kurumlarının LYS’ye ve üniversitelerinin KPSS’ye hazırlık kursu haline geldiği bir eğitim sisteminde yetişen nesillerden, doğal kaynaklardan elde edilen hammaddeleri işleyerek daha değerli ve vazgeçilmez kılacak mamüller haline getirmelerini beklemek ne kadar gerçekçi? Yapılan 10 yıllık - 20 yıllık ekonomik projeksiyon ve planlamalarda sürekli sözü edilen “bilgiye dayalı üretimi” destekleyecek insan kaynakları uygun bilgi-becerilerle donatılmadan; bilgi üretmenin toplum ve birey için bir yaşam tarzı haline gelmesi sağlanmadan ülkedeki refah seviyesinde anlamlı değişimler sağlayacak ürünler, hizmetler veya markalar ortaya çıkarmamız biraz zor görünüyor.

Yeni nesiller yakın gelecekte:

  • Birçok kaynaktan topladıkları enformasyonu “eleştirel düşünme becerileri” ile süzüp,
  • “Yaratıcılıklarını” kullanarak,
  • Başkaları ile “ekip çalışması içinde”,
  • Özellikle bilişim becerilerini işe koşarak,
  • Günlük hayatlarında karşılaştıkları “problemleri çözüp” katma değer oluşturarak hayatlarına devam edecekler.

Gelişmiş ülkelerin çocuklarına erken yaşta kazandırmaya çalıştığı “kodlama” becerisi, işte bu 21. yüzyıl becerilerinin tamamını uygulama şansını vermektedir! Bilgisayar programları geliştirmek sürekli ve anlık ortaya çıkabilen problemlere yaratıcı çözümler geliştirmek için eleştirel düşünmeyi ve diğer kişilerle işbirliği yapmayı gerektirir. Bunun yanında, kodlama becerisi çocuklar için bir anlamda “zihinsel alet çantası” özelliği de taşımaktadır. Bu “zihinsel alet çantasıyla” yeni nesiller etraflarını saran milyonlarca bilgisayarlı makine tarafından yönetilmek yerine onları yönetebilme fırsatını yakalayacaklar. 

Doç.Dr. Selçuk ÖZDEMİR

Gazi Üniversitesi / Gazi Eğitim Fakültesi

@drselcukozdemir

Bu yazı "BİLİŞİM GARAJ AKADEMİSİ"  tarafından desteklenmektedir.