Ece Karaboncuk

Her kademede okul seçimi süreci içindeyiz. Çocuklarımızın geleceği için kafa yoruyoruz; geleceği bilmeden, sadece ön görerek hem de… Her zaman “Okul seçme derdine düşmeden önce çocuğumuzun okulu olmalıyız.” derim ebeveynlere. Çocuğunuz hapşıran birine “Çok yaşa.”, öksüren birine “Geçmiş olsun.” diyor mu? Sokakta çalışan birinin yanından geçerken “Kolay gelsin.” diye sesleniyor mu? Arkadaşlarına karşı adil mi? Oyuncaklarını seviyor, onlara iyi davranıyor mu? Sırasını beklemeyi biliyor mu? Gerektiğinde kendini erteleyebiliyor mu? Gülmeyi ağlamaktan daha çok seviyor mu? Tüm bu soruların olumlu cevaplarından, okullardan önce biz sorumluyuz aile olarak.

Okulların sırası geldiğinde ise sormamız gereken asıl soruya odaklanmamız gerekiyor; bir okuldan ne beklemeliyiz? 

Yaşanan son gelişmelerle hayatımızdaki pek çok alanda 10-15 yıl ileri sıçradığımızı söylüyor gelecek bilimciler ve alan uzmanları. Tabii ki eğitim de bu anlamda alacağını alıyor süreçten; şimdilerde herkes okul kavramının paradigmasal bir değişim içinde olduğunu konuşuyor ve kabul ediyor.

Peki ama bahsedilen bu köklü değişikliğin manifestosu ne olmalı?

Okulların birer deneyim merkezi olarak konumlanması gerektiğini söylüyoruz artık sık sık. Bu şu demek; artık her öğrencinin kendi hızında, ihtiyacı olan tekrarı yaparak öğrenme hakkı olduğunu kabul etmeli ve okul anlayışımızı bu  anlamda güncellemeliyiz. Öğrenme sorumluluğu öğrenene ait bir sorumluluk. Bunu içselleştirmek bu değişimin ışığı adeta… Okulu, sürekli bilgi edindiren bir kurum olarak değil de hayatta ihtiyaç duyulan becerileri geliştirmek için bilgi üzerinden deneyim sunan bir mekanizma olarak konumlamalıyız. Öğretmenleri ders bekçileri olmaktan çıkarıp, alan temsilcisi olmaya itmeliyiz. Öğrenme sorumluluğunu hisseden, öğrenmeyi öğrenmiş çocuklar yetiştirmek çok da zor değil. Eğer okul yaşantısını bu kabul üzerinden kurgularsak hem hayatta, hem sınavlarda başaran çocuklar yetişebilir. 

Bu anlamda velilere de çok önemli görevler düşüyor. Bir okul seçerken öğrencimizin yıl içinde ne kadar açık alanda kalacağını, okulun anlama ve deneyim temelli programlarını, hayata hazırlayan kulüplerinin varlığını, rekabeti değil de iş birliğini destekleyip desteklemediklerini sorgulamalıyız. Eğer daha anaokulunda, kurumun sınav başarısını sorgulayarak okul seçersek, eğitimde köklü bir değişikliği beklememiz imkansız. Sonuçta talep arzı şekillendiriyor her zaman. Hayatın ve geleceğin talebi becerikli insan! Biz de veli olarak bir okuldan bunu talep etmeliyiz. Bizim taleplerimiz gelecekle uyumlu hale gelip değiştikçe, okullar değişecek. Değişmeli!

Ece Karaboncuk

Eğitim ve İletişim Uzmanı