Dr. Türker Toker

Öğretmen değerlendirme Türkiye’de zaman zaman gündeme gelen, her geldiğinde ise öğretmenler tarafından aşırı tepki ile karşılanan bir durumdur. Milli Eğitim Bakanlığı ise konuyla ilgili ne yapacağını çok da bilir gibi de durmamaktadır. En son söyleyeceğimi başta söylemekte fayda var. Ücret karşılığı çalışan her meslek grubu gibi öğretmenlerin de değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum ama MEB’in önerdiği çizgide olmadığımı da belirtmek isterim.

Öğretmen değerlendirmede iki temel görüş söz konusu:

  • Öğretmen eksiklerini belirleyici, tanılayıcı, iyileştirici ve biçimlendirici değerlendirme
  • Öğretmenleri yarıştırmaya yönelik sonuç odaklı değerlendirme.

Bu zamana kadar öğretmen değerlendirmede bakanlık tarafından kullanılan modellerden başarıya ulaşan olmamıştır. Kullanılan modeller ne öğretmen gelişimine katkı sağlamış ne de öğretmenleri hatasız olarak puanlamışlardır. Öğretmenler (özellikle iyi öğretmenler) sistem hangi yönde kurgulanırsa kurgulansın herhangi bir modelden korkmaktan ziyade ölçmede hata olarak tabir ettiğimiz önyargılar, ikili ilişkiler, torpil vs. gibi durumlardan şikayet etmektedirler.

Bir öğretmenin yapmış olduğu işi yüzdeliklere ayırırsak öğretme (daha doğru bir ifadeyle öğrenmenin oluşumunda aldığı rol) işi en yüksek payı alacaktır. Aslında öğretmenin temel görevi “Çocuğun yüksek yararına” katkıda bulunmaktır. Bu kapsamda MEB tarafından yayınlanan formlara baktığımızda öğrenci öğrenmesi ve başarısına katkıda bulunacak bölümler olduğu görülmekte ancak değerlendirici paydaşların (veli, öğrenci) konu ile ilgili yeterlilikleri bilinmemektedir. Eğitim seviyesi lisans ve yüksek lisans hatta doktora olan kişilerin eğitim yılı ortalamaları 9,3 yıl olan bir grup tarafından değerlendirilmeleri sakıncalı olacaktır.

Bunun yanında bu zaman kadar kullanılan yöntemlerden müfettiş ve ilgili disiplin amirleri gibi kişilerin değerlendirmelerinın de sağlıklı olmadığı görülmüştür. Bir önceki sistemde okullarda öğretmen notları 90 üzeri iken kalitenin aynı seviyede olmadığı bilinmektedir. Bizde sübjektiflik anlamına gelebilecek ölçme değerlendirme sistemleri ne zaman gündeme gelse hemen karşı çıkarız. Çünkü toplumca aşina olduğumuz torpil, ahbab-çavuş ilişkileri gibi durumların yarattığı adaletsizlik duygusu bizleri esir almıştır.

Sistemin en temel yanlışı ise ölçme değerlendirme işinin bir not verme, değer biçme işi olduğu algısının yaratılmasıdır. Bakanlık sistemi anlatırken öğretmen puanlandıktan sonra ne olacağı ile ilgili hiçbir bilgi sunmamaktadır. Ölçme değerlendirme işinin sonuç odaklı olduğu durumlarda sistemin faydası çok da fazla göz önünde bulundurulmaz. Verdiğiniz puanla sistemden değerlendireni çıkaracağınız durumlarda kullanılması dışında işlevi sınırlıdır. Eğer birey sistem içerisinde kalmaya devam edecekse amaç mutlaka ve mutlaka iyileştirme odaklı olmalıdır. Öncelikle sistemin yarattığı algının yıkılması gerekmektedir. Amacımız öğretmene not vermekten ziyade onun kendini geliştirmesine fırsatlar sunmak, eksikliklerin belirlenmesi neticesinde genel kalitenin artırılmasına ön ayak olmak olmalıdır. Eğer öğretmene ölçüm yapılacak alanlarda eğitim olanakları sunulmaz ise öğretmenlerin bunun bir notlama sistemi olduğuna dair algıları kırılamaz.

Ayrıca modelin odak noktasında öğretmenin asli görevi olan eğitim-öğretim olmalıdır. Yapılan iş ve iş tanımı ne ise ölçme de onun üzerinden yapılmalıdır. Dünyada kullanılan modeller arasında tam anlamıyla başarıya ulaşan olmamıştır. Genel hatlarıyla

  • Amir tarafında
  • Paydaşlar tarafından (öğrenci-veli vs)
  • Öğrenci başarısı üzerinden

olmak üzere gruplanabilirler. MEB yıllardır amir modelini kullanmaktaydı. Gelinen noktada öğretmen değerlendirmede diğer paydaşların da görüşlerinin alınması yönünde fikir birliği oluşmuş olsa da paydaşların ellerindeki tek veri öğrenci başarısı olduğundan değerlendirme yine dönüp dolaşıp buna taşınmış durumdadır. Öğrenci başarısı için eldeki tek tarafsız veri ise standartlaştırılmış sınav başarısıdır. Burada tekrarlanan ölçümler neticesinde öğretmenin öğrenci gelişimine katkısından bahsedilmektedir. Ancak henüz öyle bir yapı kurulmamıştır. Bakanlığın Milli İzleme Sistemi adı altında yaptığı çalışmadan elde edilen veriler öğretmen değerlendirmesinde kullanılacak öğrenci gelişimi için referans olarak kullanılabilir. Adı geçen model literatürde Value Added Modeling (Değer eklemeli model ya da katma değer modeli) olarak geçmektedir. Modelin tek başına kullanılması ise sakıncalı olabilmektedir.

Özetle…

Öğretmen değerlendirmesinde bahsi geçen modellerin bir karışımı kullanılmak zorundadır. Veli de, öğrenci de hizmet alan konumunda olduğundan onların değerlendirme sisteminden bütünüyle izole edilmeleri düşünülemez. Ancak modelin oturacağı felsefi alt yapı kesinlikle öğretmen gelişimine ve eğitim sisteminde kalitenin artırımına yönelik olmak zorundadır. Salt puanlama kullanılmamalı, değerlendirileceği alanlarda kendini geliştirebilmesi için öğretmene imkan sağlanmalıdır. Öğrenci başarısı işin içerisine dahil edildiğinde ise odak noktası akademik başarı değil öğrenci gelişimi olmalıdır. Aksi halde öğretmen not ortalaması 90 puan, sistem ise 10 puan olur.

Türker Toker

Eğitimci

Twitter: @turkertoker