Kamil Kasacı

2023 Eğitim Vizyon Belgesi ile ilgili değerlendirme – 1

2023 Vizyon Belgesinin açıklanmasının öncesinde, MEB  2023 - Türk Eğitim Sistemi Bulma Konferansı yapılacağını duyduğumda, listeyi incelemiş, konferansa katılacak dostlarımı görünce sorular için birer cevap hazırlayıp konferansa katkı vermesi amacıyla onlara göndermiştim.

2023 Vizyon Belgesinin açıklandığı gün, bir çok insan gibi ben de acaba nasıl bir belge ortaya çıkacak diye merakla ekran başındaki yerimi almıştım...

Her zamanki gibi Ziya hocanın iyi hitabeti ve seçtiği güzel cümleleri ile dolu sunumda umut verici işaretler vardı. Tabii ki esas olan belgenin kendisi idi. Belgeye hızlıca özellikle kendi uzmanlık alanımla ilgili konulara göz attığımda bu ipuçlarının önemli ifadelerle altının doldurulmuş olduğunu gördüm.Bu yazıyı yazmaya epeydir karar vermiştim, ancak belgeyi başından sonra okuyup yazıyı yazmaya ancak zaman bulabildim. Bu yazı ile ilgili özellikle  iki noktayı açıklamak ihtiyacı hissediyorum.

İlk olarak, bakış açım ve felsefem gereği eksikler ya da kavramsal farklılıklar üzerinde durmak yerine Belgenin (2013 Eğitim Vizyonu belgesine yazı boyunca kısaca Belge diye adlandıracağım)  güçlü yönleri ve potansiyeli üzerinde duracağım. Belgede ilerlemeye zemin teşkil edecek pozitif bakış açısı ve ilerleme imkanı olup olmadığına odaklanacağım.

İkinci olarak da bunun bir vizyon belgesi olduğunu unutmadan somut adımlar beklentisi içinde olmayacağım. Vizyon belgesinin bir hayal ürünü ya da uygulanabilir olup olmadığı da bu yazının konusu değil. Öte yandan her önemli adımın önce bir hayal olarak başladığını unutmadan, bu belgenin bir vizyon belgesi olduğunu,  faaliyetler ve planlamanın olmamasının işin doğası gereği olduğunu belirtmek istiyorum.

Ayrıca doğal olarak uzmanlığım olmayan konulara, tüm başlıklara girmeyeceğim, Dolayısıyla bu değerlendirmem, doğal olarak eksik kalacaktır. Bundan dolayı başlangıçta bununla ilgili beklentiyi normal noktaya indirmek isterim. Bu yazıya bir ilk değerlendirme olarak bakabilirsiniz, ilerde burada değinemediğim bazı konularI sonraki yazılarda ele alabilirim.

Belge ile ilgili olarak bu yöntemle bir değerlendirmeyi, konuda ilgili  herkesin kendi alanı ile ilgili olarak yapmasının belgenin hayata geçirilmesinde çok önemli bir rol oynayacağına da inanıyorum.

KALİTE ve NİTELİK

Öncelikle Belge, orta vadede kalite konusunda bir atılımı hedefine ulaşmak amacıyla sürdürülebilir bir yol haritası sunmayı amaçladığını belirtiyor.

Belge kalite ve nitelik konusuna özellikle vurgu yaparak başlıyor. Önceki yıllarda nicelik alanındaki atılımların nitelikle tamamlamanın tam vakti olduğunu belirtiyor. Eğitim ve öğretim alanında nicelikten niteliğe doğru bir şahlanış ve hamle zamanının geldiğini vurguluyor.

Belgede dünyaya öncülük eden ülkelerin kaliteli ve insanı merkeze alan bir eğitim ve öğretim sistemine sahip olmalarının bu öncülükteki önemi belirtiliyor. Yine ülke olarak en büyük güç kaynağımızın nitelikli yeni nesiller olduğu ve ülkenin hedeflerine ulaşabilmesinin de  bu nesillerin kaliteli bir eğitim ve öğretim sistemi ile buluşmasına bağlı olduğu çok açık seçik vurgulanıyor.

İlk olarak bu vurgunun önemli olduğunu düşünüyorum. Belgenin derslik sayısındaki artış ve binalardaki iyileşmeler gibi nicelik alanındaki iyileşmelerin  nitelik alanına yeterince yansımamış olması konusundaki eksikliği ortaya koyması ve niteliğe önem vereceğini belirtmesi önemli. Bu da önümüzdeki dönemde tüm okullarda her paydaşın eğitimde nitelik konusuna ağırlık vermesi gerektiğini düşündürüyor.

TOPLUMDA AİLE, EĞİTİMDE OKUL – DÖRT TEMEL KAVRAM – ÖĞRENCİ, EBEVEYN, ÖĞRETMEN ve OKUL

Belgenin başlangıcında, “ailenin içinde yer almadığı bir eğitim ve öğretimin başarı şansı olmadığı” vurgulanıyor ve ardından öğrenci, ebeveyn, öğretmen ve okulun vizyon belgesinin dört temel kavramı olduğu belirtiliyor.
Belge, okulu merkeze alan bir sistem anlayışına sahip olduğunu ifade ederek, toplumda aile neyse eğitimde okulun rolünün o olduğunu belirtiyor. Hemen ardından, “toplum ve eğitim ekosisteminin “çocuklarımız” ortak paydasında buluşmalıdır” diyerek eğitimin ana eksenini ortaya koyuyor.


Belge, eğitimdeki paydaşların, rol ve yerlerini ortaya koyuyor.
Çocuklarımızı, yani öğrencileri ortak paydaya koymuş olması, eğitimde öğrenci odaklı yaklaşımın en katıksız ifadesi. Bundan sonraki tüm başlıklarda bu yaklaşımın izlerini bulmak mümkün.

AKIL VE KALBİN TEKİLLİĞİ

Dijital çağa ve değişen dünyaya, sanayideki dördüncü büyük kırılmaya ve  yeni tekillik (biyolojik, fiziksel ve dijital olanın tek vücutta birleşmesi ) dönemine vurgu yapan Belge, teknoloji alanındaki yeniliklerin yaşama kattığı kolaylıkların yanı sıra, diğer veçhesine de vurgu yapmakta. Bu bağlamda, Belge, insanın kendine yabancılaşması, rekabetin aşırı kutsanması, tüketimin körüklenmesi, kendi toplumu hariç diğerlerinin dışlanması gibi bir uygarlık anlayışını kabul etmemizin mümkün olamayacağını belirtiyor. Bunun  yerine, “bizim tekilliğimiz ….. akıl ve kalbin birlikteliğidir.”  diyerek eğitim sisteminin de bu çift kanadı temsil eden akıl ve kalbi birleştiren bir yolculuğa ihtiyacı olduğunu söylüyor.

Belgede metaforik olarak kullanılan bu cümlelerde şu bakış açısının izleri seziliyor :  Entellektüel zeka (IQ) nın yüksek olmasının tek başına bir anlam taşımıyor, duygusal zeka (EQ) , yaratıcılık zekası (CQ) vb alanlarda gelişmiş olmak günümüz dünyasındaki çok daha önemli.
Bunun bir vizyon olarak eğitime yansımalarının ne şekilde olacağını da tahmin edebiliyoruz.
Bu anlamda tasarıma her zamankinden daha çok gereksinim olduğu ifade ediliyor ve pedagoji, psikoloji, antropoloji, sosyoloji, nörobilim, ekonomi ve teknolojinin bize tanıdığı tüm imkanları kapsayan transdisipliner bir zemine ihtiyacımız olduğu vurgulanıyor.

 

İNSAN ODAKLI FELSEFİ YAKLAŞIM

Belge, eğitimin paradigmatik bir dönüşüme ihtiyacı olduğunu vurgulayarak sistemin yeniden tanziminin gerekli olduğunu ifade ediyor. Bu Belgenin önemli bir dönüşümü gerçekleştirmeye aday bir vizyona sahip olduğunun önemli bir işareti.

Eğitimde başarılı görülen her değişim, dönüşüm ve reformun sağlam felsefi yaklaşımlarla desteklendiğini belirten Belge, eğitimin merkezinde insanın yer aldığını, eğitimin baş öznesinin ve 2023 Eğitim Vizyonu’nun odak noktasının insan olduğunu net bir şekilde vurguluyor.

Bu açıdan 2013 Eğitim vizyonunun 21. Yüzyıla dair eğitim önerisi, sadece beceri kazandırmayı ve işlevsel çıktıları değil, bütüncül bir yaklaşımla insana ait tüm değerleri kapsayan çift kanatlı, bütüncül bir yaklaşım ortaya koyuyor.

” Eğitimde başarının yegane ölçüsünün ders notları, sınav sonuçları, zeka testleri ve mezuniyet sonrası edinilen mesleklerin maaşlarından ibaret olmayacağı”  gerçeğini çok açık ve haklı bir şekilde vurgulayan belge temel sorunumuzu bir zihniyet meselesi olarak ortaya koyuyor. Düşünce, duygu ve eylemi insanda birleştiremeyen tek kanatlı uçma hevesimizin en önemli sorunumuz olduğunu belirtiyor.

Ayrıca, eğitimin herkesin haklılığını savunduğu bir zemin üzerinden tartışıldığı, toplumun her bir parçasının kendi anlayışını tüm topluma hakim kılmaya çalıştığı, oysa, eğitim meselesinin ideolojik bir mesele olmaktan çıkarılması gerektiği vurgusunu yapıyor.

Bilimin rehberliği ve vicdanın pusulasında bir bakışla, biz ve öteki ayrımlarını aşarak, hepimiz olma bilincinin ve “hepimiz aynı takımdayız” duygusunun ve eğitimin bir millet ödevi ve görevi olduğu konusunda bir mutabakatın gereğini vurguluyor.

Burada küçük bir virgül koyarak, tam da bu anda birçok “ama” sesinin yükseldiğini hissedebiliyorum. Öte yandan amalar ile bir yere gidilemeyeceği de açık. Söylenenler doğru ise arkasında durulmalı.
Eğer söylenenleri doğru buluyor isek,  bu vizyon etrafında buluşarak hareket etmenin özellikle bugün,  eğitim alanında yapılması gereken en önemli davranış olduğunu düşünüyorum.

BİREYİN KENDİNİ BİLMESİ VE TANIMASI

Bu genel giriş ve değerlendirmenin ardından, incelenecek çok fazla sayıda başlık olduğu için, uzmanlık alanım olan kariyer rehberliği, kariyer ve yaşam tasarımı başlığı üzerinde vizyon belgesinde nasıl bir yaklaşım olduğunu ele alacağım.

Eğitim alanındaki diğer aktörlerin de bu yöntem ve yaklaşımla kendi uzmanlık alanlarında Belgeyi inceleyip değerlendirmelerinin vizyon belgesinin hayata geçirilmesi ve uygulanması açısından çok önemli bir zemin hazırlayacağına inanıyorum.

Belgenin 21. Sayfasında Temel Politikalar bölümünün ilk paragrafı vurgulu biçimde şunu söylüyor :

“Eğitim kurumunun temel çıkış noktası bireyin kendini bilmesini ve tanımasını sağlamaktır.” (1)

Bu cümle ile Belge benim için çok farklı bir anlam kazandı. Sonra şöyle devam ediyor :

“Mizaç ve yetenek temelli bir tanıma yaklaşımı, eğitim sisteminin aktörlerinin gelişimi için kritik bir öneme sahiptir. Bireyin kendini tanıması ve bu tanımanın takibi, onun eğitim yolculuğunda kişiselleştirilmiş bir yol haritasına sahip olmak demektir.” (2)

Bu ifadeler önemli, çünkü yıllardır şunu anlatmaya çalışıyoruz.

Çocuklar, öğrenciler içi doldurulacak boş, beyaz kutular değildir, onlar keşfedilecek hazinelerdir, derinden çıkarılacak değerli madenlerdir.
Bu nedenle güçlü yönleri keşfetme  konusunu hep öne çıkardık ve KÖK – Kişiye özel Kariyer kitabımızda şu ifadelerle yer verdik :  

“Nereden başlayacağım : Cevap da basit : Güçlü yönlerinden başla!
En değerli hazine kendi içindedir diyoruz, işte bu hazine senin güçlü yönün, yani potansiyelin.
Güçlü yönler senin içindedir, ancak keşfedilmeyi bekler. Güçlü yönleri keşfetmek bir anlamda elmas madenciliğine benzer. Keşfetmek için derinlere inmen ve bir “madenci” gibi kazman gerekir. “ (3)

“Kendini tanımak, kendi içine, içindeki hazineye doğru bir keşif yolculuğudur, kendine ait bilgiye ulaşmaktır. Kendini tanıyarak ilgi alanlarını, yetenek ve becerilerini keşfedebilirsin, güçlü yönlerini potansiyel risklerini görür; güçlü yönlerinin üstüne giderek, onları daha da güçlendirirsin.” (4)

Kendini tanıma ve Güçlü Yönleri keşfetme, kitapta sözünü ettiğimiz  KÖK – Kişiye Özel Kariyer modelinin başlangıç noktası. Belgede “kişiselleştirilmiş yol haritası”ndan söz ediliyor olması da çok kıymetli, Kişiye özel Kariyer ve Kişisel Kariyer Yol haritası derken tam olarak bu kişisel yolculuktan söz ediyoruz, yani herkesin aynı olmadığını, sınav odaklı eğitimin ise herkesi aynılaştırdığı, tektipleştirdiği, tek kanatlı hale getirdiği, bunun sonucunun ise, hayatta ne yapacağına karar veremeyen bireyler yetiştirmek olduğunu hep söyleyegeldik.

Bu nedenle Belgedeki en kritik değişim ve dönüşüm noktalarından birinin bu nokta olduğunu düşünüyorum.

Bunun Temel Politikaların başlangıcına konulması ve eğitim kurumunun, dolayısıyla öğretmenin temel çıkış noktası olarak belirtilmesi çok önemli.

Belge ardından bireyle birlikte yapılan bu yolculukta öğretmenin rolünü de şöyle belirtiyor: Ana aktör olarak öğretmen, bilgi ve beceriden önce çocuğa şefkatini vererek, “çocuğun kendi içindeki müfredatın açığa çıkmasını sağlar.” Böylece “merak tetiklenir, cesaret yeşerir ve tutku vücut bulur. Çocuklar arasındaki farklılıkları doğal bir zenginlik olarak gören öğretmen, tutku ve cesareti güçlendirir. Çocuğun varoluşu köklenir.”

Burada belge aslında öğretmen ve  çocuk, öğrenci ilişkisini de son derece yenilikçi ve farklı bir şekilde tanımlıyor, öğretmeni yönetmeyen, gütmeyen, rehberlik ve ustalığını konuşturan, öğrenmeye açık, hevesli, ve her zaman kendini çocukların yanında olarak konumlayan bir kişi olarak tasvir ediyor.  

Geçen bir okulda yaptığımız “Kariyer ve Yaşam Tasarımı” seminerinde şu örneği vermiştim. Nasıl karşılayacaklarını tahmin ederek; “Eğitimi şöyle örnekleyebiliriz, mesela şurada bir boş, beyaz kutu var, ve biz onun içini dolduruyoruz. Böylece kişi gelişmiş bir hale geliyor.” demiş, sonra da öğrencilerin gözlerinin içine bakarak, “siz de katılıyor musunuz?” diye sormuştum. Hemen birkaç parmak kalkmış ve itiraz etmişlerdi, “biz boş bir kutu değiliz“ diyerek. İşte bu nedenle belgede şu cümleleri görmek çok hoşuma gitti :

“ Ne yazık ki dünya genelinde paket müfredatların zorunlu olarak kutuya doldurulduğu gibi çocuğa yüklendiği bir çağ yaşıyoruz. “

Oysa siz de hak vereceksiniz, yazının başlığı da söylüyor, Çocuklar boş beyaz kutular değil, marifet onların içine bilgi yüklemek, enjekte etmek değil, onun içinde gizli olanı açığa çıkartmak ve parlatıp bir değer haline getirmektir.

Bu anlayışın eğitimi tamamıyla tersyüz etmek olduğunun farkındayım. Ama artık öğretmenin anlatması, tahtaya yazması, çocuklara sözcükleri, tanımları ezberletmesinin hiçbir anlamının kalmadığı bir çağdayız. Bilgi her yerde. O halde eğitim kurumu ve öğretmenin en önemli görevi öğrencilerin kendi müfredatlarının farkındalığına ve bilincine ulaşmasını sağlamak.

Belgenin bunu en açık ve derin bir şekilde belirtmesi önemli. Eğitimde ve öğretme anlayışındaki bu değişimin, bundan sonra daha da hızlanmasını bekliyorum.

Belgede öğrenme ortamları da yenilikçi bir şekilde ele alınıyor. Yeni bir eğitim ve okul teorisine ihtiyacımız olduğu, 21. Yüzyılda eğitimin sadece okulla sınırlı olmadığı, öğrenmenin çeşitli şekillerde farklı ortamlarda gerçekleştiği  vurgulanıyor. Ayrıca öğrenmenin bir yaşam tarzı haline getirilmesi gereği, ezberi aktarma devrinin sona erdiği, bilginin hazır ve ambalajlı bir ürün olmadığı, canlı olduğu, tekrar ve hafıza temelli bir eğitim sisteminin paradigma körlüğüne sebep olduğu gibi konular da dile getiriliyor.

Belgenin temel politikalar kısmında özellikle en kritik faktör olarak okul yöneticisine vurgu yapılmış. Okul yöneticisinin yönetici olmaktan gelen yetkilerinin ötesinde çocuktan veliye kadar güvene ve uzmanlığa dayalı etki gücünün önemi güçlü bir şekilde belirtilmiş.

İçerik ve Uygulama başlığı altında, müfredatın  çocukların ilgi, yetenek, ve mizaçları doğrultusunda esnek modüler ve uygulamalı olarak iyileştirileceği sözü Belgenin en önemli vaadlerinden biri.
Ayrıca buna destek olarak,  zorunlu ders saatlerinin azaltılacağı, böylece kişiselleştirme ve uygulama etkinliklerinin yürütülebilmesi  için gereken zamanın sağlanmış olacağı sözü de son derece önemli.

Yine tüm öğretim kademelerinde, çocukların yetenek kümeleriyle ilişkilendirilmiş “Tasarım-Beceri Atölyeleri” kurulacağı da oldukça yenilikçi bir girişim.
Hemen her fırsatta dile getirdiğim, Teknoloji ile birlikte onun kadar önemli ikiz kardeşi olarak düşündüğüm Tasarım sözcüğünün bir sözcük olmaktan çıkıp bir atölye adına dönüşmesini de çok kıymetli buluyorum.

Belgede yer alan Okul Gelişim Modeli, Veriye dayalı yönetim, yeterlilik temelli ölçme değerlendirme gibi çok önemli konular şimdilik bu yazının konusudeğil. Ayrıca öğretmen yetiştirme alanında yapılacak değişiklikleri de hem konunun uzmanı olmadığım, hem de ele almayacağım.

Yazıyı Kariyer ve Yaşam tasarımı açısından çok önemli bulduğum, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık başlığı altında yer alan Kariyer Rehberliği sistemi ile tamamlıyorum.

KARİYER REHBERLİĞİ SİSTEMİ

Belgede, bizim açımızdan çok kıymetli bir cümle var :

“Kariyer Rehberliği sistemi kurularak, çocukların kendilerini ve meslekleri tanıma ile kariyer seçimi süreçleri yapılandırılacaktır.
Kariyer Rehberliği sistemi yapılandırılacak ve tüm öğretim kademeleri düzeyinde çocukların kendilerini tanıyarak, (mizaç, yetenek, ilgi, değerler , kişilik ve aile) kariyer profili oluşturması, iş-meslek tanıma yollarını, kaynaklarını öğrenmesi ve kariyer gelişim dosyasının öğrenci e-portfolyosuyla ilişkilendirilmesi saplanacaktır. “ (5)

Burada “meslek” “mesleki rehberlik”, “meslek seçimi kavramlarının yerime kariyer, kariyer rehberliği ve kariyer seçimi kavramlarının kullanılıyor olmasını oldukça önemli bir ilerleme olarak görüyorum. Gelişmiş ülkelerde yirminci yüzyılın sonlarında bu kavramsal değişim sağlanmıştı. Mesleklerin bu kadar çeşitlendiği,  hızla değişime uğradığı ve bazılarının yok olduğu bir ortamda mesleki rehberlik ve meslek seçiminin günümüz dünyasındaki ihtiyaçlara cevap vermesi mümkün değil.
Günümüzde kariyer kavramı kariyer rehberliğinden kariyer danışmanlığına kariyer seçimi de, kariyer yapılandırma, kariyer inşası, kariyer ve yaşam tasarımı gibi kavramlara evriliyor.

Kariyer Rehberliği kavramının salt rehberlik olmaktan çıkarılıp bir Kariyer Rehberlik Sistemi olarak vurgulanıyor olması da Belgenin güçlü yanlarından biri.

Bu konuyu biz KÖK – Kişiye Özel Kariyer kitabımızda şöyle önermiştik :

“Çocuklarda “ilgi”, “yetenek”, “güçlü yöne tespiti” ve “kariyer takibine başlamanın ilk aşamasını okul öncesi ve ilkokul olarak görüyoruz:
Tüm öğrencilere dönük olarak ayrım yapılmaksızın (başarılı- başarısız- üstün zekalı vb. ) tüm öğrencilerin ilkokuldan itibaren bir “kariyer dosyası” olmalı ve takip edilmeli. “ (6)

Ve kariyer dosyası içinde neler olacağı, ( ilgi envanteri, yetenek tespiti, kişilik envanteri, kariyer eğitimi, alan belirleme, rol model,  meslek tanıtımı - meslek istasyonları, grup projeleri, kişisel yol haritası, kişisel kariyer projesi, staj, mentorluk vb. ) nelerin takip edileceği, dijital olarak portalda nasıl yer alacağı, gizlilik kurallarının nasıl sağlanacağı ve bunun kademeler arası geçişlerde nasıl diğer kademeye aktarılacağı konusunda detaylı öneriler sunmuştuk. Meraklı olanlar kitabın 251- 267 sayfaları arasında bu detaylara vakıf olabilir.

Belge Kariyer Rehberliği sisteminde PDR hizmetlerinin yeniden yapılandırılacağını, rehber öğretmenlerin sistem içindeki rollerinin diğer eğitim çalışanlarıyla bütünleşik hale geleceğini belirtiyor. Ayrıca Belge sınıf öğretmenlerine bu sistem içinde özel bir yer vererek rehberlik hizmetlerine ilişkin becerilerinin artması için eğitimler düzenleneceğini de aktarıyor.  

En kritik noktalardan biri de Belgede kültürel kodlar dikkate alınarak yetenek, ilgi, meslek değerleri, mizaç, kişilik, karar verme, kariyer inancı vb. özelliklerin ölçülmesine yönelik araçlar geliştirileceği ifadesi.

Bu konuda KÖK Kariyer Modeli için geliştirdiğimiz ve bugünlerde pilot çalışmalarına başlayacağımız bir ölçek ve Türkçeye çevirerek burada geçerlik ve güvenilirlik çalışmalarını yapacağımız bir diğer ölçek çalışması bu konuda bir ışık tutabilir.

Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık alanı henüz Türkiye’de önemi ve derinliği yeterince kavranmamış bir alan. Bu alanın kapsadığı çerçevenin eğitim için önemi ve etkileri de henüz yeterince konuşulmuş değil. Öte yandan psikolojik danışmanlık ve kariyer danışmanlığının okullarda iki ayrı alan olarak ele alınıp, her ikisinin de çözüm odaklı ve güçlü yön temelli bir yaklaşımla çocukların iç müfredatını ve cevherlerini çıkarmaya yönelmesi eğitim dünyasında yeni atılımlara fırsat verecektir.

Yazının ele alması gereken çok detay var, ancak bunları bir başka yazıda ele almak üzere burada bırakalım.

Bu yazının amacı, henüz yeterince ele alındığını düşünmediğim 2023 vizyonu ile ilgili bir pencere açmak.
Her yazıda olduğu gibi eksikler, yanlışlar olabilir, bunları gerek yorumlarla, gerekse sosyal medya ya da farklı alanlarda dile getirilecek eleştiri ve önerilerle ele almak bilgi dağarcığımızı zenginleştirecektir.

Tüm eğitim gönüllüleri ve paydaşlarına sevgiyle,

1) MEB, Güçlü Yarınlar için Eğitim 2023 Vizyonu, S.21.

2) MEB, Güçlü Yarınlar için Eğitim 2023 Vizyonu, S.21.

3) Kasacı, Kamil, Güleç Mevlüt. (2018). KÖK Kişiye özel kariyer, İstanbul, Ceres Yayınları, S. 70-71.

4) ) Kasacı, Kamil, Güleç Mevlüt. (2018). KÖK Kişiye özel kariyer, İstanbul, Ceres Yayınları, S. 150-151.

5) MEB, Güçlü Yarınlar için Eğitim 2023 Vizyonu, S.52.

6) Kasacı, Kamil, Güleç Mevlüt. (2018). KÖK Kişiye özel kariyer, İstanbul, Ceres Yayınları, S. 258.

 

Kariyer ve Yaşam Tasrımcısı 

Kamil Kasacı