Ozan Demiralp

Eğitime "eğitmek" amaçlı bakan sirkte gösteri izlemeye meraklı kişidir. Eğitimin meselesi bireyi "yola sokmak" değil bireye "yol açmaktır".

Eğlence amacı ile insanların ve hayvanların gerçek gücünün üzerinde yapılan gösteriler insanların her zaman dikkatini çeker. Bu amaçla sirklerin yıllar boyunca varlığını sürer ve gösterilerin hazırlığındaki sıkı çalışma ve gösteri hayvanlarının “eğitilmesi” hayret ile karşılanır. Sirklerde kullanılan hayvanların kendi doğalarında yapmadıkları ve asla yapmayacakları hareketleri yapmaları için eğitmenlerinin çoğunlukla işkenceye varan yöntemler kullanıyor olması ise hayvan hakları savunucuları tarafından en çok irdelenen konular arasındadır.

Sirk gösterisinde bir fil iki ayağının üzerinde dururken veya hortumu ile insanları eğlendirirken fili yönlendiren eğitmenin verdiği komutlara dikkat ettiniz mi? Bu eğitmen file söz ile mi yoksa elindeki gösteri çubuğu ile mi komut veriyor? Bu fil vakti zamanında bir Rus sirkinde gösteri yaparken zaman içinde bir İngiliz sirkine satılsa, file “otur/kalk” v.b komutlar Rusça mı İngilizce mi verilecek? Aynı file, “otur”, “kalk”, “yat” dediğinizde sizi dinlemeyecek midir?” gibi soruları ardı ardına sorsak bu soruların cevapları ile eğlence amaçlı izlenen sirklerdeki hayvanların eğitiminin davranışçı yaklaşımın “şartlanması” üzerine kurulu olduğunu rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Gösteri hayvanlarının şartlanma üzerine kurulu eğitimlerinin eğitmenlerince elektrik şoku, kancalar, sopalar, kırbaçlar ve boru gibi işkence aletleri ile sağlanması ise hayvan hakları savunucusu olmaktan öte canlı olmanın gereği, karşı olunması gereken hususlar… Tüm bunların yanında zarar vermesinler diye ağzı sürekli kapalı tutulanlar, ilaçlarla uyuşturularak gösterilere çıkarılanlar, dişleri sökülenler ve ayaklarındaki pençeleri yakılan hayvanlara yapılanların da sadece “eğitim” amacı taşıyan uygulamalardan bazıları olduğunu söyleyebiliriz.

Sirkleri ve hayvanları şimdilik bir kenara bırakalım ve çocukların eğitiminin gerçekleştirildiği okullar ve sınıflardaki genel eğitime göz atalım. Bütün öğrencilerin birbirlerinin ensesine baktığı oturma düzeni, yazı tahtası önünde elinde tahta kalemi/tebeşir yada öğretme çubuğu/cetvel ile öğretmeni izlediği sınıflar, tenefüste birlikte doyasıya koştuğu yanında oturan arkadaşı ile tek kelime edemediği ders saatleri, öğretmenin anlattığına, gözlerinin içine veya elindeki çubuğa odaklanan, parmak kaldırmadan konuşamayan, kollarını bağlayarak çiçek olan, ödev olarak verilen elli soruluk testi çözerek okula gelen, izinsiz konuştuğunda azarlanan, nöbetçi öğretmenlerin koridorlarda “koşma, haydi sınıfa!” nidaları ile karşılaşan öğrenciler… Böyle bir eğitim sisteminin ve bu sistemin eğitmenlerinin amacı ne olabilir? Okulu bitirerek toplumun önüne çıktığında özgür davranışlar sergileyen, kendini rahatça ifade edebilen, yaratıcı düşünceye, eleştirel düşünceye, analiz, sentez becerilerine sahip bireyler yetiştirmek mi yoksa elimiz ile yaptığımız bir hareketle ayağa kalkan/oturan, ağzı Hanniball gibi kafes ile kapatılmış konuş demeden konuşmayan, ilaçla uyuşturulmuş gibi yorumlamadan sorgulamadan sadece öğretilenler ile hareket eden, ezber bilginin dışına çıkmayan bireyler yetiştirmek mi?

Eğitimin, eğitim bilimi, psikoloji, sosyoloji, felsefi akımlar, siyaset ya da ülkeden ülkeye farklılık gösteren tanımları bulunmakta. Hatta kelime kökü bakımı ile de dilden dile farklılık gösterdiği dilbilimciler tarafından ortaya konmakta. Kimi dil eğitimi eğmek, bükmek köküne kimi dil ise yetiştirmek kelime köküne dayandırır. Dile göre, dünya bakış açısına göre eğitime dair farklı farklı tanımlar yapabilir farklı farklı bakış açıları geliştirebiliriz. Bu farklılaşmayı eğitim biliminin yolculuk süreci olarak da tanımlayabiliriz ama hiçbir zaman bir sirkte gösteri hayvanlarına uygulanan eğitim anlayışı ile okulda uygulanan eğitim anlayışını bir tutamayız. Bununla birlikte halen okullarda gördüğümüz “öğretmenin anlattığına, gözlerinin içine veya elindeki çubuğa odaklanan, parmak kaldırmadan konuşamayan, kollarını bağlayarak çiçek olan, ödev olarak verilen elli soruluk testi çözerek okula gelen, izinsiz konuştuğunda azarlanan öğrencilerin” sirklerde doğal özellikleri dışında, istem dışı hareketler ile gösteriler yapan filler misali “elimiz ile yaptığımız bir hareket ile ayağa kalkan/oturan, ağzı Hanniball gibi kafes ile kapatılmış konuş demeden konuşmayan, ilaçla uyuşturulmuş gibi yorumlamadan sorgulamadan sadece öğretilenler ile hareket eden, ezber bilginin dışına çıkmayan bireyler” olmasında en büyük suçlu eğitime “eğitmek” amaçlı bakan sirklerde gösteri izlemeye meraklı eğitimcilerdir. Dünya değişen dinamikleri ile daha hızlı dönerken artık eğitimin meselesi bireyi “yola sokmak” değil bireye “yol açmaktır”.

Eğitimin, kelime kökündeki anlamın aksine, insanın doğası gereği doğuştan gelen merak, keşfetme, sorgulama duygusu ve çocukların içindeki heyecanı eğip, bükmemesi tersine eğitimci tarafından verilecek olan ilham ve tutku ile bireye yeni yollar açması beklemeliyiz. Sirklerde ya da klasik eğitim anlayışında eğitmenin elindeki “çubuk” çağdaş eğitim anlayışında öğretmenin gözünün içindeki ışığa dönüşmelidir. Öğretmenin oluşturacağı demokratik ve özgür sınıf ortamı ile öğrencilerin merak ve keşfetme heyecanı her geçen gün artacak ve öğretmenin gözünün içindeki ışık bireyi yola sokmaktan öte değil bireye yol açmak amaçlı olmalıdır.

OZAN DEMİRALP

TED Diyarbakır Koleji Okul Müdürü

@Ozan_DEMIRALP