Cansen Öncü

“Beni Türk hekimlerine emanet ediniz.”

“Öğretmenler yeni nesil sizlerin eseri olacaktır.”

(Mustafa Kemal Atatürk)

Her meslek grubu çok kıymetli şüphesiz. Ancak salgın döneminde sağlık ve eğitim sektörü çalışanlarının çok başka bir emek sarf ettiklerine hepimiz şahit olduk. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün de sağlıkçılar ve eğitimcilerin önemini vurgulayan birçok sözü bulunuyor. Bizler bugün yine onların değerini bir kez daha anladık. Eğitim perspektifinden konuya göz atacak olursak, öğrencilerin psikolojilerini düşündük- ki da çok haklıydık, velilerin psikolojilerini düşündük, peki ya öğretmenlerimiz? Eğitimcilerimiz tahmin edemeyeceğiniz kadar çok şeyle başa çıkmaya çalıştı bu dönemde. Hatta bazılarına medyadan da şahit olduk. 

Kimdi öğretmen?

Öğretmen bir çocuğun hikayesi ile gözleri dolan, izlediği filmde yere düşen çocuğu görünce koşup yerden kaldırma içgüdüsü ile yerinde hareketlenen, gece başını yastığa koyduğunda öğrencisi Ayşe’nin sorununu nasıl çözeceğini düşünen, aynı konuyu başka hangi yolları deneyerek anlatabileceğini kafasında tüm gün evirip çeviren ve daha birçok şeydi.

Salgın dönemi ile birlikte aniden uzaktan öğretime geçilmesi sonucunda dijital okuryazarlığı bulunmayan öğretmenlerimizi bir telaş aldı. Uzaktan öğretim demişken çok tartıştık uzaktan eğitim mi, öğretim mi? O salgın döneminde ilk olarak “Emergency Remote Teaching” yani “Acil Uzaktan Öğretim” ile başladık. Öğretmenlik ömür boyu öğrencilik değil miydi zaten? Hemen işe koyuldu eğitimcilerimiz. Dijital okuryazarlıklarını geliştirmek adına -salgın döneminde sosyal mesafelerini korumaya özen gösterdikleri kadar- teknoloji ile aralarındaki mesafeyi en aza indirmek için olağan üstü bir çaba sarf ettiler. Bunun için birçok platform bulunduğu gibi Millî Eğitim Bakanlığı EBA sistemi üzerinden de güzel eğitim olanakları sundu.

Peki, hiç düşündünüz mü öğretmenlerimizin uzaktan öğretim sürecinde evlerindeki durumları nasıldı. Yine medyada üzücü haberlere de şahit olduk fakat ben de sizlere gözlemlediklerimden bir şeyler paylaşmak isterim. Çocuğu olan, hatta okul çağında çocuğu olan bir öğretmenin evine konuk olalım. Bir yandan kendi programlarına uydurarak ders anlatmaya çalışırken diğer odadaki çocuğunun dersini organize etmeye çalıştı. Teneffüs saatleri çakışmalı, yemek saatleri organize edilmeli, üstelik bunları yaparken öğrencilerini ve velilerini de organize etmeliydi. Tabi internet bağlantısının azizliğine uğradığı zamanlar da işin tuzu biberiydi. Sizin anlayacağınız zordu bu süreçte bir öğretmenin evinde işler.

Eğitimciler, öğrenciler ve ebeveynler; eğitime dair umudunuzu kaybetmeyin. Her zaman bir yol bulunur, unutmayın. Yol bazen engebeli, bazen uzun, bazen tozlu olur ama her yol mutlaka bir yere çıkar. Üstelik planladığınız geleceğe dair öngörü ile oluşturduğunuz bir rota ise muhakkak aydınlığa çıkar. Bu süreç bittikten sonra –ki bir eğitimci olarak güzel günlere olan inancım her zaman sonsuz- ümit ediyorum ki öğretmenlerimiz daha iyi anlaşılacak ve hep hasretini çektiğimiz “eskiden öğretmene başka bir değer verilirdi” sözünü unutup öğretmenlerden her zaman “eli öpülesi değerler” diye bahsedeceğiz.

Kaynak: http://auosozluk.anadolu.edu.tr/index.php?r=site%2Findex#r

Cansen ÖNCÜ

Tarih Öğretmeni

Eğitim Yönetimi Uzmanı