Dilek Karaçelik

Son zamanlarda dünyada ve ülkemizde artık eğitimle ilgili tüm öngörülerin, önerilerin ve değerlendirmelerin yapıldığı konuşmaların temelinde “yaratıcılık ve yenilikçilik” kavramlarını duyuyor ve okuyoruz. Peki, bu iki kavramın oluşması dünya üzerinde ilk kez görülen ya da ortaya çıkan kavramlar mı? Elbette değil. Dünyanın değişen ekonomik ve sosyal yapısının gereği daha çok ihtiyaç duyulan ama aslında yeryüzünde insanoğlunun var olduğundan beri  bu özellikleri sayesinde ihtiyaçlarını gördüğü, yaşamını kolaylaştırdığı ve geleceğe daha çok geliştirilmek üzere bıraktığı iki özellikti “yaratıcılık ve yenilikçilik”. Necmettin Erbakan Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Mustafa Yavuz’un yazdığı “Başımıza İcat Çıkaran Çocuklar ve Gençler “ adlı kitabında bu birbirinden ayırmakta zorlandığımız,  ikiz kardeşler olarak tabir ettiği “yaratıcılık ve yenilikçilik” kavramlarını dile getirmiş ve çok önemli noktalara dikkat çekmiştir.

Yaratıcılığın ve yenilikçiliğin artık insan bedeninin çok çalışmasından ziyade beynimizin tam olarak tasarımcı bir organa çevrilmesi gerektiğini yazdığı kitabında Prof. Dr. Mustafa Yavuz; bunun için üstün zekâlı olmak ya da bazı sosyal sınıflara mensup olmak zorunda olmadığımızı anlatarak buna dair oluşmuş yanlış inançların da altını çizmiştir. Anadolu masallarının giriş tekerlemeleriyle başlayan kitabında, sabretmek-bağışlamak-hoşgörü-ayıp sayma-ustadan el almak gibi birçok değerimizden ve atasözlerimizden örnekler vermiştir. Gülten Akın, Ümit Yaşar Oğuzcan gibi önemli şairlerimizden bahsetmiştir. Yunus Emre, Mimar Sinan, Aşık Veysel,  Dede Efendi’den ve eserlerinden örnekler veren Prof. Dr. Mustafa Yavuz, biz okuyuculara aslında bir mesaj vermektedir. “Yeni eskinin içindedir.” Dediği kitabında yaratıcılık ve yenilikçilik özelliklerinin aslında toplumumuzun kültürel kodlarında var olduğunu ancak belki de bunu uzun süredir gözardı ettiğimizi ya da artık kendimize olan güvenimizi kaybetmiş olabileceğimize, dünyada baş döndüren hızdaki tüm gelişmeleri bizlerin de sergileyebileceğine işaret etmektedir.

Peki, biz tekrar nasıl dünyaya iz bırakan, teknoloji-sanat-spor gibi birçok alanda çağı yakalayan, bu konuda gelişmiş ülkelerle yarışır bir ülke haline gelebiliriz? Bu soruya cevap olarak “ icat çıkaran çocuklar ve gençler yetiştirerek olabileceğini ve bunun içinde iyi kurgulanmış yaratıcı ve yenilikçi bir ekosistemin gerekliliğidir” Diyen Prof. Dr. Mustafa Yavuz’a göre; “ Bu ekosistemin mikro ölçeğini aile ve okul oluşturur. Bir ülkenin gelecekte nerede olacağı, çocuklar için bir ailede bir sınıfta neler yaptığımız ile ilgilidir.”

Aile ortamında ve okullarda buna dair nasıl çocuk yetiştirmemiz gerektiğini anlatan, yol gösteren kitapta ayrıca yaratıcılık ve yenilikçilik anlamında dünyadan da çeşitli örnekler sunulmuş, raporlar paylaşılmıştır.

İnsanı bütünleyen ve var eden bir kavram olan yaratıcılığı engelleyen sebepler var mıdır? Sorusunun cevabının verildiği on beşinci bölümde “yaratıcılık öğrenilmez, yaratıcı olmamak öğrenilir” yazmaktadır. Belki de ebeveynler ve eğitimciler olarak bizler de sürekli yanlış bir şekilde dile getirdiğimiz “Nasıl yaratıcı çocuklar yetiştirmeliyiz?” sorusunu sormaktan vazgeçip “Çocukların yaratıcı yönlerini nasıl ortaya çıkarabiliriz?” şeklinde sorarak ilk ve önemli adımı atabiliriz. 

Bugün okullarımızda okul yönetimlerinin sahip olmak istediği en temiz, en sağlıklı okul belgeleri ve bayrakları var. Aslında kuruluşu itibariyle en temiz, en sağlıklı vb özelliklere sahip olması gereken en önemli kurumdur okullarımız. O halde en yaratıcı, en yenilikçi ya da en üretken okul belgesi ya da bayrağı almak istemeleri de gerekmez mi?  Önemli olan çeşitli belgelere sahip olmak değil, belgelerle ispat gereği duyulmadan okulların her türlü özelliğe sahip olmasıdır. Yaratıcı ve yenilikçi olmak da bu özelliklerin başında gelmelidir.

İcat çıkaran bir nesil yetiştirmenin nasıl olacağına dair yol gösterici olan bu kitap bir başucu kitabı niteliğinde yazılmış. Her ebeveynin ve eğitimcinin okuması gereken bu kitabı “Yazmazsam olmazdı, anlatacaklarım var. Çünkü ülkemin geleceği ile ilgili derdim var.” Diyen M. Yavuz, biz okuyuculara sizin de benim gibi derdiniz varsa biran evvel harekete geçmelisiniz demektedir aslında. Belki de bu kitabı okuyan herkesin zihninde bir ışık yanmasını, yeni fikirler oluşmasını sağlamak istemiştir. Belki de içimize gömdüğümüz bir türlü yeşermesine izin vermediğimiz yaratıcı yönümüzü canlandırıp bizleri zihinsel bir yolculuğa sürüklemek istemektedir…

İnsanoğlu dünyada var olduğundan beri doğadaki hayvanları, bitkileri gözlemlemiş, onlara ait çeşitli özellikleri icat ettikleri nesnelere yansıtmışlardır.  Ama en önemlisi onları taklit etmişlerdir. Herhangi bir araç ya da alet kullanmadan yüzebilmiş, zıplayabilmiş, koşabilmiş, sürünebilmiş ancak bir tek şeyi başaramamıştır. Uçmayı… Araç ya da alet kullanmadan uzak mesafelere gidememişlerdir uçarak.. Birçok denemesi olmasına rağmen uçamamıştır insanoğlu. Belki de bu eksikliğini var olduğundan beri hayal gücünün sınırlarını zorlayarak gidermeye çalışmıştır. İlkçağlardan günümüze sınırsız bir şekilde düşünerek, üreterek ve hayal kurarak yaratıcılığını ve yenilikçiliğini sergilemiştir. Belki de insanoğlu bir gün hiçbir kanat olmadan ya da bir araç kullanmadan uçmayı başardığında yaratıcılığının da sonu gelmiş olacak, kim bilir?

  

Dilek KARAÇELİK

Öğretmen