Dr. Türker Toker

Yaşlı dünyamızın tahmini 4 milyar yaşında olduğu düşünülüyor. Yani evrende bir sokağa çıkma yasağı konulsa bizim dünyamız büyük ihtimalle kendi solar sistemi içinde kalmak zorunda olacak. Bunca yıl içerisinde dünyada hayatı ara ara kesintiye uğratan birçok olay yaşandı. Savaşlar, doğal afetler, yangınlar, salgınlar vb. hayatı doğal çizgisinin dışına çıkararak insanoğlunun barınma, beslenme, nefes alma gibi ihtiyaçlar hiyerarşisinin alt basamaklarında bulunan ihtiyaçlara odaklanmasına neden oldu. Hayatta kalma içgüdüsü diğer tüm ihtiyaçları baskılayarak insanoğlunu bir anlamda köklerine döndürerek onu ilkel akrabaları ile benzer bir konuma taşımaktadır. Tabi paragrafta bahsettiğimiz temel ihtiyaçlar bugün altına yeni ihtiyaçlar eklenerek başka bir boyuta taşındılar (Grafik 1).

Grafik 1. Maslow’un yenilenmiş ihtiyaçlar hiyerarşisi

Dünyayı dönüşüme zorlayan bu tür etmenler kimi zaman hızlı kimi zaman yavaş yaşanmıştır. Örneğin depremler dünya ile yaşıtlardır ama buna uygun yapıların ortaya çıkışları görece yavaştır. Yine İstanbul’un fethi sonrasında 30 Mayıs 1453’te kimse Ortaçağ bitti yeni bir çağ açıldı dememiştir ancak bu etki zamana yayılarak insanların yaşayış biçimlerine ciddi etkiler yaratmıştır.

Bununla birlikte bugün yaşadığımız salgın birçok kurumu şoka sokan, aniden rutin dışına çıkışa zorlayan ve sistemleri kasırga hızında bir dönüşüme doğru iten bir yapıdadır. Bugünün devlet kurgusunun alışık olmadığı bir hızla sistemi etkisi altına almaktadır. Eğitim sistemi ise böyle bir saldırıya en çabuk tepki verebilecek sistemlerden biri olarak salgına karşı savaşta yerini almaya çalışmaktadır. Bundan 3-4 ay önce tüm dünyada okulların yarısının kapanacağına dair bir öngörüde bulunulsa sanırım pek çoğumuz buna inanmazdık. Halbuki bugün itibariyle UNESCO verilerine göre salgın nedeniyle tüm dünyada toplam öğrenci popülasyonunun yarısı okul dışı kalmıştır. Değişimin bu denli hızlı yaşanıyor olması ise beraberinde bir çok soru getirmektedir. Aniden yaşanan bu belirsizlik velilerin ve öğretmenlerin akıllarında öğrencilerin okul dışında öğrenim hayatlarına nasıl devam edecekleri konusunda şüpheler oluşturmuştur.

Yaşananlar eğitim sisteminin tüm paydaşlarını sorularla karşı karşıya bırakmakta ve verilen en sağlıklı cevap uzaktan eğitim olarak görülmektedir. Eğer okullar kapalı ise ve çocuk fiziksel olarak okulda bulunamıyorsa çocuğun çağımız teknolojik araçları kullanılarak eğitilmesi oldukça mümkün gözükmektedir. Dünya genelinde salgına karşı yürütülen eğitim savaşının arkasındaki temel güç İNTERNET olmuştur. Bununla birlikte yıllardır aşina olduğumuz televizyondan eğitim ise daha büyük kitlelere eğitimi ulaştırmak için kullanılacak başka bir araçtır. Aslında trajikomik bir süreçten geçtiğimizi de göz ardı etmemek gerekir. Düne kadar çocuğun ekran başında geçirdiği süreyi kısıtlayıcı konuşmalar, yayınlar yapan, demeçler veren biz eğitimciler bugün bu çocukları bilgisayar, tablet, telefon ve ya televizyon başına etkili ve verimli bir şekilde nasıl oturtabilirizi konuşmaya başladık.

Görece uzaktan eğitim üniversite ve bir kısım lise öğrencilerinin çok da yabancı olamadıkları bir durum aslında. Daha küçük yaş grubu öğrenciler içinse olay sadece “meraba arkadaşlar… kanalıma hoşgeldiniz… bugüüüünnn sizlerle annemin en sevdiği kek kalıbının içinde sılaym yapacağız…” kadar yaşanmakta olsa da onların da yabancı olmadıkları bir konu olarak görülebilir. Çevrimiçi öğrenme araçları, okulların kapalı oldukları süre boyunca muazzam olanaklar sağlayacaktır. Ancak bir ilkokul öğrencisinin whatsapp mesajları, TV, internet üzerinden sürekli eğitime maruz bırakılması, ortaokul veya lise öğrencisinin 8-10 öğretmen tarafından sürekli talimatlandırılması söz konusu ise yapılanın eğitim olmadığı bunun yerine çocuğun meşgul edilmesinin amaçlandığı düşünülebilir. 

Bu pandemi eğitimin ve okulun yeni bir kurguya taşınması gerekliliği açısından ciddi mesajlar vermektedir. Eğitim paydaşlarının bilginin artık erişilebilir olduğunu görmeleri ve kendilerini buna göre konumlandırmaları gerektiğini anlamaları elzem duruma gelmiştir. Bir çok çocuğun zihinlerinde “Madem bu iş sadece Dr. Ergün Akgün (Bahçeşehir Üniversitesi Uzaktan Eğitim Direktörü) yönetiminde başarı ile yürütülebiliyordu ya da YEĞİTEK Genel Müdürlüğü tarafından sorunsuzca sürdürülebiliyordu biz neden dört duvar içinde her gün 7-8 saat harcıyorduk?” (tam olarak bu cümlelerle olmasa da) sorusu canlanmaktadır. Okulun çocuğun zihninde işgal ettiği önem yavaş yavaş azalacak ve yerini başka araçlar alacaktır. 

Okulların kapalı olmaları biz eğitimcilere de okulun yeniden tasarlanması konusunda ciddi fırsatlar sunmaktadır. Kazanım odaklı okul kurgusundan beceri temelli bir okula doğru adım atmak gereği her şartta ve koşulda gündem olacaktır. Sosyal ve duygusal becerilerin geri planda bırakıldığı sistemler orta gelir tuzağından çıkamayacaklardır. Kazanımların öğrenciye yerleştirilmesine dayalı okul; sanayi devriminin talebi olan insan modelinin yetiştirildiği bir yapıdır. Bugün dünyanın odak noktası değişmiş olsa da sistemler nedensiz bir şekilde bu model üzerinde ısrar etmektedirler. Çocuğun bilgiye çok kolay ulaşabildiği bir ortamda okulu yeniden düşünme ve okulun merkezine beceri setlerini alma zorunluluğumuz bulunmaktadır. Basit bir örnek vereyim:

Bir lokantada yemek yerken garsona öğrenci olup olmadığını sordum. Bana mezun olduğunu KPSS’ye hazırlandığını söyledi. Ben de dersaneye gidip gitmediğini sordum. Gitmiyorum deyince de okul hayatı boyunca fırsat oldukça dışarıda çalışmış biri olarak yardımcı olma amaçlı KPSS dersanesi olan bir arkadaşımın telefon numarasını verebileceğimi adımı söylerse ciddi bir indirim alabileceğini söyledim. Hocam para meselesi değil, dersanede anlatılan her şey zaten Youtube’da var. Dersane zaman kaybı oluyor dedi. Peki dedim bu disipline sahip misin? Evet! Oturup dinliyorum dedi.

Okulda öğrencilere kendi kendine öğrenme, öz disiplin, geri bildirime açıklık, dinleme becerileri, detaylara dikkat gösterme, hedef belirleme, planlama, kritik düşünme ve gözden geçirme gibi becerileri kazandırdığımızda uygulamalı alanlar hariç öğrencinin hayatta başarılı olması için gerekli tüm altyapıyı oluşturmuş oluyoruz.

Özetle okul dönüşmeli... Öğretmen dönüşmeli… Veli dönüşmeli… Çünkü öğrenci dönüştü. Bu dönüşümü yakalayamazsak maalesef muassır medeniyetler seviyesine ulaşma imkanımız olmayacaktır.

Dr. Türker Toker