Ömer Orhan

Senin adını yeryüzünde her yere yazarım ben, bir sözünün coşkusu yeter,

Seninle dönüyorum ben hayata, senin için doğmuşum, senin adını haykırırım. Ey özgürlük!

Okulda defterime, sırama, ağaçlara yazarım adını

Okunmuş yapraklara, bembeyaz sayfalara yazarım adını

Yaldızlı imgelere, toplara tüfeklere, kralların tacına

En güzel gecelere, günün ak ekmeğine, yazarım adını

Tarlalara ve ufka, kuşların kanadına

Gölgede değirmene yazarım

Uyanmış patikaya, serilip giden yola

Hınca hınç meydanlara adını ey Özgürlük

Kapımın eşiğine, kabıma kacağıma, içindeki aleve

Canların oyununa, uyanık dudaklara yazarım adını

Yıkılmış evlerime, sönmüş fenerlerime, derdimin duvarına

Arzu duymaz yokluğa, çırçıplak yalnızlığa yazarım adını

Geri gelen sağlığa, geçen her tehlikeye

Yazarım ben adını, yazarım

Bir sözün coşkusuyla dönüyorum hayata

Senin için doğmuşum, haykırmaya

Ey özgürlük!

Zülfü Livaneli’nin şarkısı olarak bildiğimiz “Ey Özgürlük”, Paul Eluard’ın muhteşem şiiridir.

İnsanoğlunun parayla ölçemeyeceği servetlerden biri olan özgürlük, birkaç maddeyle özetlenebilir.

  • Düşünce ve ifade özgürlüğü
  • Basın özgürlüğü
  • Din ve vicdan özgürlüğü
  • Haberleşme özgürlüğü
  • Yerleşme ve seyahat özgürlüğü
  • Toplantı hak ve özgürlüğü
  • Bilim ve sanat özgürlüğü

Maddeleştirerek yazması kolay ama içinin doldurulması bir o kadar zor ve özetlenemeyecek kadar derin bir konudur, özgürlük.

Demokrasi anlayışı ve uygulamaları ile sınırları çizilen özgürlük, kimine göre dilediğini yapabilmek ve sınırsız olmaktır.

Sınır?..

Kişilere, topluma -kültüre-, zamana, koşullara, yaşa, inanca göre değişir. Sınır, elbette bunlarla da “sınırlı” değildir. Matruşka bebekler gibi her birinin içinden de başka sınırlayıcılar çıkar. Böylece az ya da çok sınırların varlığı, yaşam için tartışılmaz hâle gelir.

Olmalı mı, olmamalı mı?

Özgürlük, sınırsız olmak mıdır?

Böylesine anlamlı ve kapsamlı bir konuyu incelemek için kitaplar yazılabileceğinden, “sınırlayalım” ve eğitimle ilgili bölüme bakalım.

Eğitim demek, bir anlamda sınırlandırmak demektir. Bakın Türk Dil Kurumu nasıl tanımlamış:

Çocukların ve gençlerin toplum yaşayışında yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları elde etmelerine, kişiliklerini geliştirmelerine okul içinde veya dışında, doğrudan veya dolaylı yardım etme, terbiye.

Yetişkinler “yırttı”! Onlar eğitimin dışında tutulmuş… Bir anlamda TDK’ye göre 18 yaşına kadar ne alırsan o!

Her anlamda kurallar, kanunlar ve yönergelerle dizayn edilmiş bir toplumda “yerini almak” demek, en âlâsından sınırlanmaktır.

Yaşam sınırlarıyla var. Örneğin; gökyüzüne çıkmak, uzaya da çıkabilmek demek değildir. Hava şartları ve oksijen sınırlayıcıdır. Denize dalabilir ama belirli derinliğin altına gidemezsiniz, orada da sınır var. Aslına bakacak olursanız yaşamda her şey var ama her şeyin bir de sınırı var.

Çocuğunu yaşama hazırlayan ebeveynler, özgürlüğün, disiplinin, sınırların ne demek olduğunu çok iyi anlatmalı.

“Valla ben disiplinle yetiştirildim o yüzden benim çocuk özgür olacak!” diyip toplum içinde çığlık çığlığa bağıran çocuğunu duymazdan, kırıp dökeni görmezden gelen ve tutturan çocuğuna ses çıkarmayan anne-babalar saygısız bir insan yetiştirdiklerine emin olabilirler. Bugün çocukça olduğunu düşündükleri her davranışın bir bedeli olduğu asla unutulmamalıdır.

Aman dikkat! Öz güveni yüksek çocuğu olsun isteyenlerin çocukları “küstah” da olabilir. Gidişi kolay ama dönüşü zor bir yol…

“Henüz vakit varken gülüm, Paris yanıp yıkılmadan...” demiş usta şair Nazım Hikmet.

Eğitimde evreleri kaçırmamak lazım!

0-2 yaş bebeklik evresi, 2-13 yaş çocukluk evresi, 13-18 yaş ergenlik evresi, 18-22 yaş gençlik evresi…

Her evrenin eğitimi birbirinden farklı olup önceden ya da sonradan aktarılması anlamlı değildir. Yani “agucuk gugucuk”, “amaan çocuktur yapar”, “ergendir dokunmayalım”, “e koskoca genç oldu laf söylenmez” ile geçirilen yılların sonrasında gelen evreye de “geçmiş ola evresi” denir.

Eğitim demek her evrede sınırları öğrenmek demektir ve sınır, saygı duymakla öğrenilir.

Saygı! Uygar bir toplum olabilmenin de en önemli şartıdır.

Anne ve babanın birbirine saygı duyması ile başlayan süreçten sonra çocuklar da bunu “önce” onlardan öğrenir.

Saygısız, vurdumduymaz, değer bilmez, bencil ve kendini beğenmiş bir insan yaratılmasının en önemli nedenlerinden biri, özgürlük tanımının yanlış anlaşılmasıdır.

Çocuğum özgür olsun!

Kabul, olsun ama önce;

  • Düşünce ve ifade özgürlüğüne,
  • Basın özgürlüğüne,
  • Din ve vicdan özgürlüğüne,
  • Haberleşme özgürlüğüne,
  • Yerleşme ve seyahat özgürlüğüne,
  • Toplantı hak ve özgürlüğüne,
  • Bilim ve sanat özgürlüğüne, saygı duymayı öğrensin!

Eğer bugün özgürlük sınırlarını siz belirliyorsanız unutmayın yarın başka biri sizin sınırlarınızı belirleyecektir.

Çocuklarımıza uygar insan olmayı öğretelim.

 

ÖMER ORHAN

Eğitimci

Twitter / @omerorhn