Dr. Volkan Hasan Kaya

Bilimin doğası gereği; geçmişteki bilim ve teknolojideki gelişmeler ile bilimsel bilginin günümüze yansımalarının farkında olmamız, gelecek kuşaklarımıza taşımamız, bu alanda daha özgün yeniliklere temel oluşturacaktır. Hatta bu süreçte var olan bilimsel bilginin değişebilir olduğu kuşkusuyla yeni gözlemler yapmamız ve deneyler geliştirmemiz gerekecektir. Geçmişin, bugünümüzden; bugünümüzün de gelecekten kopuk olmayacağını unutmamalıyız. Günümüzdeki sorunlara çözüm üretirken, sorunlar üzerinde oluşan buzulların geçmişin ışığı altında erimesine imkân sağlayacak ve tarihteki bilim insanlarının olaylara yaklaşım yöntemlerini inceleyerek kendi problemlerimize karşı etkili cevaplar üretip geleceğimiz için argümanlarımızı desteklendirebilme imkânı bulacağız.

Birlikte tarih sahnesinde kısa bir bilimin doğası serüvenine çıkalım. Osmanlı Devleti tarih sahnesinde yerini almadan önce bilimsel bilginin sürekli değişim içinde olabileceğinin en güzel örneklerden birini İbn Heysem göstermiştir.  İbn Heysem; kendi döneminde var olan bilgiye şüpheci yaklaşarak Aristoteles ve Batlamyus gibi kişilerin çalışmalarını sorgulamış ve bilimsel bilgileri tekrardan gerçekleştirdiği deney ve gözlemler yoluyla inşa etmeye çalışmıştır.  Ayrıca, İbn Heysem; Arşimet’in sıvılarla yaptığı deneyleri optik bilimine uygulamıştır. O dönemde İbn Heysem en iyi anlardan biri Kemaleddin Farisî bir diğeri de Isaac Newton’dur.  Kemaleddin Farisî, tarihte ilk defa karanlık odada yaptığı deneyle gökkuşağının oluşumu ile ilgili doğru bir açıklama yapmış ve bilimsel bilginin gelişimine katkı sağlamıştır. Isaac Newton ise İbn Heysem’in matematik ve fizik disiplinlerini bütünleştirerek geliştirdiği yeni bilim yöntemini kullandığı görülmektedir.

Osmanlı Devleti tarih sahnesinde yerini almasıyla devlet büyükleri bilimin gelişmesine imkân sağlayacak adımlar atmıştır. Örneğin; Orhan Bey zamanında, İznik’te ve Bursa’da ve I. Murat döneminde Bursa’da medreseler kurulmuştur. Bu medreseler sayesinde dönemin biliminin ve bilim insanlarının gelişmesine olanak sağlanmıştır. On beşinci yüzyılda ise Fatih Sultan Mehmed Han sahneye çıkmış, Orta Çağ ile Yakın Çağ arasında bir köprü kurarak Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlayacak İstanbul Fethi’ni gerçekleştirmiştir. Bu başarının tesadüf olmadığını, sistematik bir yönünün de olduğunu söyleyebiliriz. Bunun en belirgin ispatı, Fatih Sultan Mehmet Han’ın günlük hayatta karşılaştığı bir durum üzerinde düşüncelerine net bir şekilde karar vermek için durum üzerindeki iddialarını ve etkili çözüm önerilerinin niteliğini ve güvenilirliği dönemin bilim insanları ile bilimsel düşünceler ışığında artırmaya çalışmasıdır. Bu bilgiler ışığında bilimsel temelli yeni kararlar almaya çalıştığı gözlemlenmektedir.

Fatih döneminde medrese eğitiminin Ayasofya’da başlayıp Fatih Külliyesi’nde devam ettiği görülmektedir. Bu medreselerin kurulmasıyla astronominin de içinde bulunduğu akli ilimlerin eğitimi medrese tahsilinin bir unsuru haline gelmiştir. Ardından Enderun Okulu açılmıştır. Bu okul, iyi ve güvenilir devlet adamı ve asker yetiştirme amacıyla ilk teşkilâtı II. Murat’a kadar dayanan fakat düzenlenme ve geliştirilmesi Fatih ile başlayan bir yüksekokuldur. Amaçları doğrultusunda çok sayıda sadrazam, vezir, ordu komutanı, vali, hatta şeyhülislâm yetiştirmiştir.

Fatih döneminin önemli bilim insanlarından Ali Kuşçu, Matematik ve Astronomi; Mirim Çelebi, Matematik, Astronomi ve Optik alanında çalışmalar ve eserler ortaya koymuştur. Ali Kuşçu’nun İstanbul`a gelmeden önce Osmanlı Devleti`nde matematik, fizik ve optik gibi aklî ilimler üzerinde çalışmalar vardı.  Ali Kuşçu ile birlikte Osmanlı’da bilimin canlılığını artırmıştır. Bir diğer yandan Ali Kuşçu’nun torunu olan Mirim Çelebi Astronomi ve Optik alanlarıyla ilgilenmiştir. Osmanlı dönemi öncesinde İbn Heysem ve Kemaleddin Farisî ile başarılı çalışmalar sonucu optikte elde edilen düzeyin bu yüzyılda Osmanlı Devleti`nde Ali Kuşçu ve Mirim Çelebi’nin yaptığı çalışmalarla  hala korunmakta olduğu anlaşılmaktadır. Bu durum bize bilimsel bilginin sürekli olarak değişim ve gelişim içerisinde olduğunu göstermektedir. Hatta sonrasında bu alandaki çalışmalar Takîyüddîn b. Marûf’i tarafından da sürdürülmüş, ışığın doğası konusunda kuramsal, deneysel ve geometrik çizimlerle tartışma yöntemi ile ayrıntılandırılmıştır.

Fatih döneminde teknik alandaki gelişmeler göz ardı edilmediği gibi uygulamalı bilime de önem verildiği gözlemlenmektedir. Bunun en güzel örneklerinden biri, Macaristan’dan teknik eleman olarak Urban Usta’nın gelmesidir. Uygulamalı bilime verilen önem ışığında İstanbul’un fethini, o günün şartlarındaki bilim ve teknolojiyi kullanarak gerçekleştirmesine imkân sağlamıştır. O dönemde Fatih Sultan Mehmet devrin en büyük toplarını dökme talimatı vermiş ve Osmanlıların ilk büyük topları bu dönemde dökülmüştür. Ayrıca o zor dönemlerde bronz dökümün tercih edilerek pirinç ve demir döküm yerine kullanılması dayanıklılığı ve direnci yönüyle uygulamaya sokulan malzeme seçiminin doğruluğunu göstermekte ve bugün de geçerliliğini korumaktadır. Dahası, savaş esnasında ısınan top ve diğer ateşli silahların yağ ile soğutma tekniği ilk defa o dönemde gerçekleştirilmiştir. Burada Fatih’in bilim kadar tekniğe de önem verdiği görülmektedir.

Tarihteki kısa yolculuğun ardından bugüne gelecek olursak, popüler olup özellikle fen eğitimi alanında kullanılan ‘bilimin doğası’, ‘disiplinlerarası düşünme’ ve ‘tasarım ve mühendislik odaklı düşünme’ gibi kavramların geçmiş ile bugün, bugün ile gelecek arasında bilimin tarihine ve geleceğine ışık tutmaya devam edeceği görülmektedir. Tarih sahnesi içinde gerçekleşen olaylar bilimin doğası kapsamında ele alınıp her boyutuyla incelenmelidir.  Ayrıca günümüzde kullanılan teknolojilerin geçmişini araştırmak, gelişim sürecinin farkında olmak ve farklı disiplinler arasında sağlanan uyumu ve bütünlüğü ortaya çıkarmak, gelecekte bilimsel alanda daha emin adımlar atmamıza ve teknik alanda özgün yeniliklere olanak sağlayacaktır.

 

Dr. Volkan Hasan KAYA

volk.has.an@gmail.com

@VolkanHasanKAY1

 

Kaynakca:

Kahya, E. (2003).  On Beşinci Yüzyılda Osmanlılarda Bilimsel Faaliyetlerin Kısa Bir Değerlendirilmesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 14, 11-19.

Kankal, A.(1993). Ali Kuşçu, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, 36 (12), 103-118.

Kayadibi, F. (2003).  Fatih Sultan Mehmet Döneminde Eğitim ve Bilim,  İ.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, 8.

Kuleli, Z. (2015). Kitâb El-Menâzir‟İn Temel Prensiplerinin Bilim Felsefesi Açısından İncelenmesi, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.

Çelik, S., Bayrakçeken, S. Ve Erçetin, Ş. Ş.(2008). Bilimin Doğası ve Öğretmen Adaylarının Bilimin Doğası Anlayışları, Uluslararası Asya Ve Kuzey Afrika Çalışmaları Kongresi, Ankara.

Tagman, S. E. (2007). Mustafa İbn Ali El-Muvakkit’in Usturlab Risalesi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Ankara.

Tekin, Z. (2016). Türk Eğitim Tarihi, Karabük Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi, Erişim Adresi edebiyat.karabuk.edu.tr/pformasyon/icerikler/ztekin/4.%20HAFTA.pdf, Erişim Tarihi 18.03.2016.

Topdemir, H. G. (2002).  Mirîm Çelebi`nin Gökkuşagı Ve Hâlenin Oluşumu Adlı Optik Kitabı Üzerine Bir Değerlendirme, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, 13, 75-89.

Topdemir, H. G. (1998). Işıgın Yayılımının Niteligi Konusunda Üç Önemli Adım: İbnü`l-Heysem Kemalüddin El-Farisi, Takîyüddîn B. Marûf , Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi. 38 (12), 381-403

Yılmaz, F. (2014). Fatih Sultan Mehmet Dönemi Topları ve Değişen Üretim Paradigması, FSM İlmî Araştırmalar İnsan ve Toplum Bilimleri Dergisi, Sayı 4