Dr. Volkan Hasan Kaya

Öğrenmenin beyinde nasıl gerçekleştiği konusu geçmişten günümüze önemli araştırma konularından birisi olmuştur ve olmaya da devam etmektedir. Öncelikli olarak beynin anatomik ve fizyolojik yapısına değinilecek sonrasında, "Eğitimde kalıcı öğrenmeler için sorulardan nasıl yararlanılmalıdır?" sorusu aracılığıyla öğrenmenin beyinde nasıl gerçekleştiği konusunda bilgi paylaşımı yapacağım.

Beyinle sorular arasındaki ilişkiye geçmeden önce beynin anatomik ve fizyolojik yapısını inceleyerek başlayalım. Beyin, karmaşık bir anatomik yapıya sahip olup birbiriyle ilişkili farklı loblardan oluşur. Üzeri girus denilen yapılarca oluşmuş ve girintili çıkıntılı bir görünümdedir (MEB, 2012). Sunay’a (2008) göre yetişkin bir bireyde ortalama 1400 gram ağırlığında olan beyin, vücudun en çok enerji tüketen organlarından birisi olarak sağ ve sol olmak üzere iki yarım küreden oluşur. Sol yarımküre konuşma, matematik ve mantık becerilerini kontrol ederken, sağ yarımküre ise bir görüntüyü akılda canlandırma, yüz tanıma ve müzik becerilerini kontrol etmektedir. Genel olarak sağ yarım küre yaratıcı, sezgisel, duygusal, işitsel ve bütünsel algılama becerilerinde etkinken, sol yarım küre ise daha çok akılcı, analitik, indirgeyici ve sözel işlevlerde etkin rol oynamaktadır (Doğan, 2004). Beynin birbirinden farklı bölgeleri ve her bir bölgenin farklı işlevleri olmasına rağmen bu bölgeler birbirleriyle ve vücuttaki diğer sistemlerle senkronizeli bir şekilde çalışmaktadır.

Beş duyu organları aracılığıyla dışarıdan alınan her bir bilgi, beyindeki duyu merkezlerindeki sinir hücreleri (nöronlar) tarafından elektrik sinyallerine dönüşmektedir (Duman, 2015). Bu sinyaller, nöronları birbirine bağlayan sinapslar sayesinde diğer sinir hücrelerine taşınabilmektedir. Ancak, Sthal’e (2013) göre sinapslarda gerçekleşen bu nöronlar arası iletişim elektriksel değil, kimyasaldır. Çünkü ilk nörondaki elektriksel etki, ikinci nöronla arasındaki sinapsta kimyasal bir sinyale dönüştürülür. Bilgi, her bir nöronun sahip olduğu aksonlar sayesinde elektrokimyasal olarak ikinci nöronlara taşınarak nöronlar arasında bilgi iletimi kurulmuş olur. (Cercone, 2006).

İki sinir hücresi arasındaki iletişim bağının gücü iletim işleminin sayısına bağlıdır. Karaçay’a (2010) göre belli bir uyarı açısından sadece bir defa iletişim gerçekleşmişse, onunla ilgili olan hafıza kısa süreli olmaktadır. Belli bir uyarı iki sinir hücresi arasında defalarca iletiliyorsa bu iki sinir hücresi arasındaki bağlantı yani sinaps, giderek güçleniyor ve sonuçta uzun bir süre devam edecek fiziksel bir yapı değişimi gerçekleşiyor demektir. Dolayısıyla bir bilgi yeterince pekiştirilirse uzun dönemli bellekte belli bir örüntüde sinirsel etkinlikler sürekli tekrarlanmış olacak bu da dışarıdan alınan bilgiyi kalıcı hale getirecektir. (Sunay, 2008; Pulat Seren ve Yakıncı, 2015).

Bilginin kalıcılığı konusunda sorular da eğitim aracı olarak kullanılabilir. Bunun nedeni, kaliteli sorulacak sorular,  sinir hücreleri arasında iletişim işlemi sayısında artışa neden olacaktır. Bu durum da sinir hücrelerinde yeni biyokimyasal bilgi organizasyonlarının oluşmasına neden olacaktır (Çuhadır, 2008). Bireyler sorulan soruya mantıklı cevaplar vermek için uzun süreli bellekte depoladığı bilgilerden yararlanarak cevaplar ararlar. Var olan bilgi o soruyu cevaplandırmada yetersiz kaldığı durumlarda ise yeni bilgi edinmenin arayışına girer. Her yeni öğrenme, nöronlar arasında yeni ilişkiler kurulmasına ihtiyaç duyar (Eagleman, 2015). Bu durum, yeni sinapsların oluşumuna da imkân sağlar. Ayrıca soruya cevap oluşturma süresince oluşan bu yeni sinapslar hem kendi içinde hem de var olan diğer sinapslar arasında uyarıları defalarca ileteceğinden bilginin uzun süreli belleğe taşınmasına da imkân sağlayacaktır. Uzun süreli bellek, bilgilerin yıllarca saklanabildiği sekonder bellek ile bilginin hem görsel hem de sözel olarak depolanabildiği tersiyer bellekten oluşmaktadır (Keleş ve Çepni, 2006). Dolayısıyla etkili ve kalıcı öğrenmelerin gerçekleşmesi, yeni öğrenilen bilgilerin uzun belleğe taşınması ve sinapslar arası bağlantıların fazla ve güçlü olması için soruların özellikle de etkili soruların önemi fazladır. 

Beyin ne kadar güçlü sorulara maruz kalırsa o soruların çözümlerine veya cevaplarına yönelik daha fazla yeni sinapslar oluşturmaya ihtiyaç duyar. Ayrıca, sorulan sorular günlük hayatla ne kadar ilişkili olursa ve çözümleri de bireyin günlük hayatta işine ne kadar çok yararsa ve ne kadar sık kullanılırsa bu bağların her geçen gün daha çok güçlenmesi anlamına gelecektir. Bu nedenle belli becerilerin kalıcı olarak kazanılması için düzenli ve aralıklarla çalışma sonucu tekrarlanan bilgiler, belli bir grup sinapsların güçlenmesine neden olduğu için bilgiler uzun süreli hafızaya kaydedilir ve unutma gerçekleşmez (Karaçay, 2010). 

Bilginin kalıcılığını etkileyen durumlardan biri de bireyin öğrenilecek konunun veya içeriğin, zekâ alanlarının birbiri arasındaki bağlantılarıyla ilişkilidir (Azar, Presley ve Balkaya, 2006). Bireyler yaşadıkları toplumlarla ilgili sorunları çözmede ve ürünler ortaya koymada sahip oldukları zekâ alanlarından bireysel ve kolektif olarak yararlanmaktadır (Gardner, 1983: Akt. Davis, Christodoulou, Seider  ve Gardner, 2011). Sonuçta, etkili sorular farklı zekâ alanlarının birbiri arasında ilişki kurmasına olanak sağlayacağından bu zekâ alanlarının birbiriyle bağlantılar kurması anlamına da gelecek ve öğrenmenin niteliği de artacaktır. Ayrıca beyin, birbiriyle ilişkili ardışık sorulara maruz bırakılırsa daha fazla sorgulamaya ihtiyaç duyar, sinir hücreleri arasında iletim sayıları daha da artar, sinapsları daha da güçlendirir. Bu nedenle sinapslar arası bağlantılar kadar sorular arasındaki bağlantılar da önemlidir.

 

Dr. Volkan Hasan KAYA

volk.has.an@gmail.com

@VolkanHasanKAY1