Barış Sarısoy

Küçük bir çocuğun karşısınaoturup onu saatlerce izleyebilirim. Çünkü her izlediğimde saf ve öz haliyle, dünyaya gelirken cebimizdegetirdiğimiz birçok güçlü beceriyi tekrar hatırlama şansım oluyor. Çaba, merak, istediğini elde etmek için mücadele etme, anda olma, sürekli deneme, hata yapmaktan korkmama, tutku, motivasyon vb.

Tüm bunlarla birlikte, hepsininyapılandırılmış ve sistemli bir yontulma sürecinden sonra yavaş yavaş eksildiğini veya tamamen kaybolduğunu görmek canımı sıkmıyor değil.  Bizden eksilen bu becerilerin içinde en yararlısı ve bir yandan da benim için en üzücü olanı ise “hata yapmaktan korkmama” …

Şimdi biraz geçmişe dönelim. 

Kendimizibir ila iki yaşları arasında bir bebekken hayal edelim. Zihnimizin birçoğunu kaplayan yanlış ve doğruların, şimdi olduğu gibi büyük yerler işgal etmediği o güzel dönemlerde “denemek”, hayatımızda şimdi olduğundan daha büyük bir yere sahipti. Çoğu zaman en yakın dostu “öğrenme” hemen onun ardından gelirdi.

Hepimiz içgüdüselolarak, denemek ve deneme yoluyla yaşamı öğrenmek üzere hayata geliyoruz. Bebekken denemenin sonucunu umursamazken, yetişkin olduğumuzda denemenin iki sonucunun olduğu kanısına varıyoruz: “Yanlış yapmak ya da doğru yapmak...”

Oysa ki kaçırılan nokta, bu deneme-yanılma sürecinin aslında yapılandırılmamışve doğal bir bilimsel öğrenme yolculuğu olduğudur.

Nasıl mı?

Bunu aşağıda paylaştığım infografikte çok net bir şekilde görebilme imkânımız var…

Bir çocuğun deneme yoluyla öğrenme yolculuğuşu şekildedir:

 

Yukarıda çocuğun yaşadığı tam bir öğrenme ve keşfetme süreci aslında. Eline aldığı o koca taşı, belki de daha önce ağzına attığı ve ısırdığında beyninin dopamin salgıladığı bir kurabiyeye benzetti.Kurabiyeden farklı olanyerler vardı ama denemenin sonundane kaybederdi ki…Böylelikle öğrenme süreci başladı.

Denemesinin sonucunda ise bir yanlışla karşılaştı ve öğrendi. Hatta öğrendiklerini başkalarıyla paylaştı. Paylaştığı diğer çocuk bu süreci yaşamasa da öğrendiğini farz ediyoruz. Fakat asla ilk çocuğun deneme-yanılma sürecinden öğrendiği kadar kalıcı bir öğrenme yaşadığından emin olamayacağız. Çünküdoğanın bize sunduğu doğal öğrenme yolcuğunu yaşayan asıl oydu...

Şimdi senaryoyu baştan yazalım.

Olayın ikinci etabındabir yetişkin gelir ve çocuğun kurduğu hipotezin (Elimde tuttuğumcisim yenilebilir bir şeydir.) yanlış olduğunu ona bir şekilde anlatır ve deneme sürecine engel olur. Çocuk denemek için çaba gösterse de yetişkin karşı çıkar, taşı çocuğun elinden alır ve denize fırlatır. Çocuk ağlayarak tepki verir.

Şimdi diyorsunuz kiyetişkin, çocuğu beşinci etaptaki fiziksel acıdan korudu. Fakat deneme-yanılma sürecinde ona verdiği tepkiyle,daha farklı ve etkisi çocukta birçok olumsuz algı yaratacak bir acı yarattı. En önemlisi ise çocuk hata yapmanın “hatalı” bir şey olduğunu öğrenmeyeilk adımını atmaya başlamış oldu.

Bebeklikten itibaren yavaş yavaş oluşturulan bu algıyla çocuklar ilkokulçağına geldiklerinde ise,yaptıkları hataların büyüklerde belirlitepkilere neden olduğunu fark etmeye başlıyorlar. Çocuklar yanlış bir şeyler yaptıklarında olumsuzfiziksel, sözel ve duygusal tepkilerle onlara hatalı olduklarını anlatmaya çalışıyoruz. Onları yargılamamız ve bir daha hata yapmaması için verdiğimiz öğütler bu tepkilerin başında geliyor. Böylelikle çocuklar hata yapmanın dünyada yapılabilecek en berbat şeylerden biri olduğunu zihinlerine kazımaya başlıyor.

Elbert Herbet “İnsanın hayatta yapabileceği en büyük hata, hata yapmaktan korkmaktır.” der.

Bugün bizi dünden daha fazla yapan şey, denemelerimizin sonucunda karşımıza çıkan hatalara yüklediğimiz anlamdır. O zaman çocukların hatalarla aralarını açmak yerine, hatalara doğru anlam yüklemeyi öğretelim. Hatalarından çıkan öğrenmelerin değeri üzerine konuşalım.

Son olarak unutmamamız gereken bir şey de şu: Tarih, hataları kucaklamış ve hatalarını en değerli öğrenme aracı olarak görmüş sıra dışı insanlarla ve mucitlerle doludur. Bu yüzden aynı geçmişte olduğu gibi, içinde bulunduğumuz şu dönemde de dünyayı değiştirebilecek çocuk, hata yapmayı, başarısızlığı ve hayal kırıklığını sırtlanmayı öğrenmiş olandır.

Yetişkinler olarak hata yapma ve hatalardan öğrenme özgürlüğünü çocuklara verebilme gücüne sahibiz. Bu gücü onlara verelim ve sadece karşılarına oturup doğal öğrenme süreçlerini izleyelim.

Barış Sarısoy

Twitter: @barissrsy