Barış Sarısoy

Birkaç hafta önce İstanbul’da şehrin içinde nadir olarak kalmış yeşillik alanlardan olan Özgürlük Parkı’na gitmiştim. Özgürlük Parkı İstanbul’da tek tük kalmış yeşil alanlardan biri olmanın yanı sıra aileler ve çocuklara oyun parkları sunması açısından iyi bir yer. Özellikle hafta sonları…

Parkta ailelerin çocuklarla olan etkileşimini gözlemleme fırsatım oldu. Gözlemlediğim şeylerin ise kendi açımdan çok şaşırtıcı olduğunu söyleyebilirim.

Oyun alanlarına baktığımda gördüğüm resmin çocuklardan çok yetişkinlerden oluşmasıydı. Arada nadir de olsa birkaç tane çocuk görünüyordu. Fakat onlar da ebeveynlerinin yörüngesinde dönüp duruyorlardı. Sanki gördüğüm bir film sahnesiydi ve bu sahnenin konusu da “çocukların gezegenine yetişkinlerin istilası ve gezegeni ele geçirme çabasıydı.” 

Filmin gerilimi en yüksek noktası ise, çocukların serbest oyunlarının tamamen yetişkin kontrolünde, tamamen yapılandırılmış halde olduğu bölümlerdi. Sürekli yetişkin seslerden, parkın, yani çocukluk gezegenin her bir yanından yönergeler yükseliyordu…

  • Fazla uzaklaşma!
  • Sakın oraya çıkma!
  • Çabuk buraya gel!
  • Arkadaşına izin ver!
  • Çok az zamanın kaldı!
  • Hayır, o salıncağa binme!
  • Yavaş koş biraz! Ve daha nicesi...

Her çocuk dünyaya gelirken yanında bir çanta taşır. Bu çantanın içerisinde hayatta kalmasını sağlayacak birçok içgüdüsel davranış vardır. Bunların en önemlilerinden birisi de “oyun”dur. Evrimsel süreç açısından baktığımızda insan gereksiz bir içgüdüyle dünyaya gelmez. Her içgüdünün geliştirdiği bir beceri ve insanın yaşamda kalmasını sağlayacak bir amacı vardır.

Peter Gray’a göre çocuklar doğaları gereği, kendi başlarına, yetişkinlerden bağımsız olarak oynamak ve keşfetmek üzere tasarlanmıştır. Gelişmek için özgürlüğe ihtiyaç duyarlar; onsuz zarar görürler. Özgürce oyun oynama dürtüsü temel, biyolojik bir dürtüdür. Özgür oyun eksikliği, besin, hava veya su eksikliğinin aksine fiziksel olarak vücudu öldürmeyebilir ama ruhu öldürür ve zihinsel büyümeyi engeller. Özgür oyun çocukların arkadaş edinmeyi, korkularını yenmeyi, sorunlarını çözmeyi ve genellikle yaşamlarını kontrol etmeyi öğrenmesinin bir yoludur.

Biz yetişkinler olarak çocuklardan çok fazla şey bekliyoruz sanırım. Çocuğu öz güven, öz denetim sahibi olarak yetişsin isteyen birçok insanın, çocuğunu oyununa kadar yönetmesi ve çocuğa en azından doğuştan getirdiği içgüdü ve becerisi olan oyun çabasında özgürlük hakkı tanımaması büyük bir çelişki.

Bu haliyle çocukların özgüven ve öz denetime sahip olmalarını beklemek bir hayalin peşine düşmekten öteye geçemiyor maalesef. Ayrıca bugün onlara her açıdan yönetsel olarak size bağlı olduğunu hissettirirseniz, yarın her daim çevresinde kendini yönetecek birilerini arayacaktır.

Konuyla ilgili yapılmış önemli gördüğüm bir araştırmada ise 2002 yılında çocukların kendi üzerindeki dışsal kontrol algılarıyla, 1960’larda çocukların algıları karşılaştırılıyor. 2002 yılında gençlerinin, 1960’lardaki geçlere göre %80 daha dışsal (kişisel kontrolü olmadığını iddia etmeye daha eğilimli) olduğu sonucuna ulaşılmış. Ayrıca, araştırmacılar bu kırk iki yıllık dönemde dışsal kontroldeki artışın, depresyon ve endişedeki yükselişle yakından ilişkili olduğunu öne sürmüşler.

2002 yılından bu yana neler değiştiği tam olarak ifade edilemese de gözlemsel açıdan dışsal kontroldeki artışın, çocukların hayatlarını yapılandırma gerilimin giderek arttığını söyleyebiliriz. Ki yukarıda paylaştığım çocukluk gezegenlerinin günümüzdeki durumlarını düşününce bunu daha net söyleyebiliriz.

Filmin sonuna geldiğimizde…

Bu sonu belirlemek aslında biraz da bizim elimizde. Biz yetişkinler olarak çocukların doğumla birlikte yanlarında taşıdıkları oyun içgüdülerinin üzerinden ellerimizi biraz olsun çekmeliyiz. Bırakalım, insan olarak evrimsel sürecin onlara yüklediği oyun içgüdüsünü yaşama döksünler ve yeni yaşam becerileri kendi içsel kontrolleriyle edinebilsinler.

Ve bir dönem kapanış ricası…

Çocuklar yıl boyunca yeteri kadar yetişkine maruz kaldılar, fazlaca yönerge aldılar, onlar için yapılandırılmış sınırlı ortamlardan sıkıldılar.

Bu yaz bırakalım ihtiyaç duydukları serbest oyuna kendi öz iradeleri, kendi seçimleri, kendi kuralları, kendi hataları ve kendi başarılarıyla dahil olsunlar. Emin olun bu sürecin onların gerçek yaşamına tahmin ettiğimizden çok daha fazla katkısı olacak. 

 

Barış Sarısoy/ @barissrsy