Cemil Kiraz

Barış, şiddetin olmaması durumundan çok daha fazla şeyi ifade eden ve hayal etmeyi de motive eden çok geniş bir kavramdır. Barışın, somutlaştırılması, öğrenilmesi gereken ve uğruna gayret gösterilmesi gereken bir ‘yaşam değeri’ olarak çocuklara sunulması, benimsetilmesi gerekir.

Barışın bütününü içeren bir resimde; dış barış olarak, uluslar arası barış, gruplar arası barış, bireyler arası barış ve doğa ile barış yer almaktadır. İnsanın kendisi ile barışı ise, iç barış olarak yer almaktadır.

Dış barış, insanların kendi aralarındaki anlaşmazlıklarını konuşarak çözmeye çalışmaları, adaletin esaslarına saygı göstermeleri, temel insani yaşama ihtiyaçlarını karşılamaları ve temel insan haklarına değer vermeleri durumunu vurgulamaktadır. Aynı zamanda her türlü yaşama ve yaşama alanına saygı göstermeyi, doğal dengeyi korumayı ve hiçbir ayrımcılık yapmadan ya da hiç kimseye önyargılı davranmadan tüm insanların onuruna ve onurlu yaşam hakkına saygı göstermeyi içermektedir. Dış barış, beraberinde insan yaşamını kısaltan, dolaylı şiddeti azaltan, yaşam kalitesini düşüren ve yaşam sürecinde fırsat eşitliğini desteklemeyen (hatta engelleyen) tüm olasılıkları ortadan kaldırmayı da içerir. Dış barış’ı gerçekleştirebilmek için de çoksesliliğin bir olumsuzluk olarak değil, kültürün, hoşgörünün, değişimin ve hareketliliğin bir parçası olarak benimsenmesi, kabul edilebilmesi gerekir ve en önemlisi de gelecek nesillere, çocuklara da anlatılması, öğretilmesi gerekir. Dış barış, anlaşmazlıkların ortadan tamamen kaldırılması değildir sadece. Çünkü anlaşmazlık, günlük yaşamımızın bir parçasıdır ve bunun bastırılması (ya da inkâr edilmesi), taraf veya tarafların tamamen susturulması anlamına gelir. Ele alınış şekline bağlı olarak, anlaşmazlıklar, krizlere ya da fırsatlara dönüşebilir. Anlaşmazlıklar, eğer yapıcı bir şekilde yönetilirse bu durum, konunun irdelenmesi, tarafların ihtiyaçlarının anlaşılması, empati kurulması, anlaşmazlığın krize, hatta şiddete dönüşmesi öncesinde birikmiş olumsuz duyguların serbest bırakılması açısından bir fırsat olabilir. Anlaşmazlıkları çözmek ve çocuğa barış kültürünü kazandırmak için anne-baba, çocuğa, etkili ve barışçıl iletişimi, empatiyi, önyargılarıyla ilgili farkındalığını, eleştirel ve yaratıcı düşünmeyi, müzakere ve arabuluculuğu geliştiren beceriler küçük yaşta kazandırmalıdır.

İç barış ise, kişinin kendini tanıması, kendini anlaması, kendi sınırlanırını ve gücünü bilmesi, yaşamında değiştirebilecekleri için gücünün farkında olması ve bunun için çaba göstermesi gerektiğini, değiştiremeyecekleri için de sabırlı olması gerektiğini bilmesini içerir. İç barış, aynı zamanda, kişinin dürüst olasını, öfkesini kontrol etmesini, yaşamla uyumlu olmasını da içerir. Her anne-baba, hem çocukları için hem de kendileri için ve dış barış’ı gerçekleştirmek ister, bunun için de çaba sarf eder.    

Her çocuk, dünyaya en doğal ihtiyaçları ile gelir ve o ihtiyaçlar üzerinden kendisini ifade eder, o ihtiyaçlar üzerinden, başta anne-babası ile olmak üzere, tüm çevresi ile iletişim kurar. Çocuk, belli bir yaşa kadar kendisini anne-babasının ve yakın – birincil çevresinin gözü ile görür. Çocuk, kendisini koşulsuz sevgi ve tam güven ortamında bulması ile ihtiyaçlarını da daha rahat ifade eder. Yapılan araştırmalara göre, çocuğun çevresine güven duyması ile kendine güven duyması, birbirinden tamamen farklı olgular değildir. Bilinmelidir ki, insanın kendine güvenmesi ve kendi gerçeğinin farkına varması, kendi iç barışını oluşturması, çocukluk döneminde çevresine duyduğu güvenle başlar. Kendi iç barışını sağlamış ve çevrelerine uyumlu anne-babaların çocukları da kendilerine sağlanan destek ve liderlik sayesinde benliklerini geliştirir, içinde bulunduğu çevresiyle barışık ve özerk bireyler olarak yetişkin yaşama ulaşırlar. Kendisini rahat ifade eden ve yakın - birincil çevresi tarafından koşulsuz sevgi görerek yetişen çocuk, anlaşıldığını hisseder ve başkasına “öteki gözle” bakmaz; o başkasını değersizleştirmeye çalışmaz, hele hele o bir başkasına zarar verecek davranışlarda bulunmaz. Böyle bir ortamda yetişen çocuk, kendi gerçeğinin farkına varır, yapabileceklerini, yapamayacaklarını, kendisinde ve yaşadığı ortamda değiştirebileceklerini ve değiştiremeyeceklerini bilir ve ona göre davranır. Bu ortamın adı barış ortamıdır. Barış ortamında yetişen çocuk ayrıca; 

  • Hayata ve tüm insanların, başta yaşama hakkı olmak üzere, hakkına saygılı olmayı öğrenir.
  • Her türlü şiddeti reddeder, her türlü anlaşmazlığı da iletişim ve müzakere yoluyla çözüleceğine inanır ve bunun için de çalışır.
  • Herkesin duygu, düşünce ve bilgi birikimini özgürce ifade etmesine saygılıdır.
  • Daha geniş bir dünyanın farkındadır ve bir dünya vatandaşı olarak kendi haklarının ve sorumluluklarının bilincindedir.

Yapılan araştırmalarda 7-10 yaş arası çocuklar, barışı; “insanların arkadaş olması”, “küsenlerin barışması”, “insanların el ele tutuşması”, “insanların kendilerine ve arkadaşlarına iyi davranması” olarak tanımladıkları, 12-13 yaş çocukların da barışı; “mutluluk, huzur, kardeşlik”, “birlik ve beraberlik”, “insanların uyum içinde yaşaması”, “toplumların birleşmesi” “problemsiz, kavgasız bir yaşam”, “insanın kendisini güvende hissetmesi” olarak tanımladıkları görülmüştür. Ayrıca, “kibarca”, “arkadaşça” ve   “dostça” davranışların, başkalarını saymanın ve ayrımcı olmamanın, barışın devamlılığını sağlayacağını ve insanlar arasındaki anlaşmazlıkları - çatışmaları azaltacağını düşünmektedirler.

 Yaş Grubuna Göre Çocuğun Bakış Açısı, Barış, Savaş ve Barışı Elde Etme Stratejileri: (*)

 

Çocuğun İç ve Dış Barışı Öğrenip Hayata Geçirmesi ve Bunu Sürdürmesi İçin;

  • Anne-babalar, çocuğa yeteri kadar zaman ayırmalı ve her türlü sorunu ile koşulsuz ve yakından ilgilenmeli, onu tam ve etkin dinlemeli (anne-babanın bu tutumu, çocuğun tüm görüşlerine katılacağı anlamına gelmez)
  • Çocuğun kendi iç barışını gerçekleştirmesi için; başkalarının başarısını anlatırken kıyaslama yapmaktan kaçınılmalı, duyguları değil, davranışları eleştirilmeli. Başarısı ve olumlu tutum ve davranışları da takdir edilmeli.
  • Çocuklar, yetişkinlerin kullandığı sözcüklerin anlamlarının resimlerini hayallerinde çizerler. Bu yüzden ebeveynlerden sadece biri ile yaşayan çocuklara, diğer ebeveyn hakkında olumsuz veya abartılı değerlendirmelerde bulunulmamalı. Çocuğun anlayacağı şekilde bilgi verilmeli.
  • Çocukların en kolay öğrenme yöntemi, taklit yolu ile öğrenmedir. Bu yüzden anne-babalar, gerek birbirlerine ve gerekse de çocuğa karşı öfkeli davranışlardan ve düşmanlık ifade eden - şiddet içerikli (ve incitici lakap, sıfat vs.) sözlerden her zaman kaçınmalı. Kızgınlık ve öfkenin ifadesi için bu tür davranışların uygun yöntemler olmadığı çocuğa uygun bir dille anlatılmalı.
  • Çocuk, okul ortamında veya bir başka ortamda sorunlarını - anlaşmazlıklarını şiddete başvurmadan barışçıl yöntemlerle çözmüşse veya başkalarının anlaşmazlıklarını çözmek için arabuluculuk etmişse, onun bu davranışı da içtenlikle takdir edilmeli. Takdir edilen davranış, tekrar edilir.
  • Çocuğa hiçbir şekilde fiziksel şiddet içeren ceza uygulanmamalı (itmek, kakmak, tokat atmak, vurmak, dayak atmak, vb.). Bu şekildeki bir uygulama, çocuğa sorunlarını – anlaşmazlıklarını çözmenin ancak fiziksel şiddet göstererek mümkün olacağı mesajı verilmiş olur.
  • Anne-babalar, çocukla birlikte televizyonda haberleri zaman zaman izlemeli ve haberlere konu olan, doğal çevrenin tahribatı, çatışmalar, doğal afetler, açlık, kıtlık gibi konular hakkında çocukla konuşmalı bu ve benzeri sorunlar için çözüm yolları hakkında fikir alış verişinde bulunulmalıdır. 

Cemil KİRAZ

cemil_kiraz@hotmail.com

 

Kaynak:

  • Geçtan, E. (2007), İnsan Olmak, Metis Yay. İst.
  • Mertan, B. (2007), Gelişim psikolojisi açısından çocukta savaş ve barış kavramları, Ulusal Psikoloji Öğrencileri Kongresi, Doğu Akdeniz Ünv., KKTC, 7 Temmuz 2007.
  • Coşkuner, E. (2008), Barış eğitimi programının öğrenci şiddeti üzerindeki etkisi, Yüksek lisans tezi, Dokuz Eylül Üniv. İzmir.
  • http://www.kayadcommunitycenter.com/kayad-life-tr.pdf
  • http://www.peacepilgrim.com
  • http://bianet.org
  • Cüceloğlu, D. (2001), İyi Düşün Doğru Karar Ver, Remzi Kitabevi, İst.
  • Mathelin, C. (2010), Freud’a Ne Yaptık da Çocuklarımız Böyle Oldu? (Çev. E. Güntekin), Kitap Yay. İst.
  • Sunat, (2003), Şiddet ve ümit, kendi olmak ya da olamamak, Psikanaliz Yazıları, Baharlık Kitap Dizisi 7, Bağlam Yay. İst.
  • http://pauegitimdergi.pau.edu.tr