Mehmet Arslan
2016 yılında 29818 sayılı yönetmelikte ülkemizin Proje okulları kapsamına alınacak okulların amaç, kapsam ve dayanakları belirtildi. Bu amaç ve kriterler aşağıdaki gibi belirlendi:
- Bakanlıkça ulusal veya uluslararası düzeyde yeni ya da farklı bir program veya projeyi uygulayan, uygulanması planlanan okul olması,
- Kamu kurum/kuruluşları, organize sanayi bölgesi, serbest ticaret bölgesi, ilgili alanda büyük ölçekli işletme veya sivil toplum kuruluşları ile görev alanına uygun kendine has uygulamalar ve kapsamlı çalışmalar içeren konularda protokol yapması,
- Merkezi sınavlarda kendi türünde başarı ortalamasına göre il genelinde ilk beş dereceye sahip olması gibi kriterler getirilmiştir.
- Ayrıca, Eğitim kurumunun proje okulu olmasını sağlayan durumların ortadan kalkması halinde en geç bir yıl içinde, eğitim kurumunun bağlı bulunduğu Genel Müdürlüğün uygun görüşü ve bakan onayı ile proje okulu kapsamından çıkarılır.
Süreç içerisinde tüm sınavla öğrenci alan
okullar, yukarıdaki hiçbir kritere bakmaksızın “proje okul” kapsamına alındı ve
bu okulun müdürlerine istediği öğretmen ile çalışabilme hakkı verildi.
Dolayısıyla müdürlerimize de, haklı olarak çalışmak istedikleri öğretmenleri
bir dilekçe ile bulundukları okullardan kendi okullarına çekme hakları verildi.
Diyebilirsiniz ki sorun nerede? Belki de “böyle
olması gerekiyor tabi ki” de diyebilirsiniz. Lakin burada atladığımız
bir durum var. Zamanında Milli Eğitim Bakanımızın sürçü lisan ederek
seslendirdiği “Nitelikli/Niteliksiz” okul kavramı bu uygulama sayesinde hayata
geçmiş oldu. İyi! olan öğretmenleri bu tür okullara doldurarak buradaki
öğrencileri, iyi öğretmenler ile buluşturmuş oluyoruz. Peki, namı diğer
niteliksiz! okulların günahı nedir? Bu okullardaki öğrencilerin günahı nedir?
“Zaten buradaki öğrenciler sınavsız geliyorlar, iyi öğretmenlere gerek yok
deyip harcıyor muyuz bu öğrencileri?” Asıl
bu öğrencilerimizin nitelikli öğretmenler ile buluşmaya hakkı yok mudur? MEB kendi eliyle farkında olarak/olmayarak
bir fırsat eşitsizliği yaratmış olmuyor mu? Hem ayrıca Okul müdürüne bu
inisiyatifin verilmesi çok ciddi suistimallere gebe değil midir? Okul müdürü
kişisel/sendika/bürokratik istekler doğrultusunda öğretmen alımına engel
olabilmekte midir?
Geçtiğimiz haftalarda Proje! Okullarına Müdür
Başyardımcılığı kadrosu da verildi. Neden? Akademik ve davranış becerisi olarak
zaten oldukça iyi olan bu öğrencilerin olduğu okullara bu kadronun verilip,
daha fazla öğrencisi olan, davranış becerisi olarak da daha zayıf olan
öğrencilerin olduğu okullara sırf niteliksiz! olduğu için bu kadro neden
verilmiyor? Hangi okul türünün daha fazla idareciye ihtiyacı vardır? “Proje Okulu”
kavramı adı altında zaten gittikçe belirginleşen bu fırsat eşitsizliği, bu
uygulama sayesinde onarılamaz hasarlar bırakacağı kesin.
Sonuç olarak, bu okulların kapsamı/sayısı kesinlikle
bırakın arttırmayı kesinlikle azaltılmalı. Her sene bu sayı artmamalı. Madem “Proje
Okulları” adını koyduk, bu okullardan ulusal/uluslar arası alanda projeler
üretmesini beklemek ilk kriter olmalı. Bu projeleri üretmeyen okullar bu
kapsamdan objektif bir şekilde çıkarılmalı. Öğretmen seçimi ise kesinlikle okul
idaresinin inisiyatifine bırakılmamalı. Merkezi bir sınav ile bu öğretmen
kadrosu oluşturulmalı. En azından ikili ilişkilerin ve bürokratik baskıların
yaratacağı iklimden uzaklaştırılmalı.
1-3 Aralık tarihlerinde toplanacak olan MEB Şurasının
gündem maddelerinden biri de “Temel
Eğitimde Fırsat Eşitliği“. Ülkemizde her çocuğun eşit şartlarda eğitim
almaya hakkı var ve asıl bu öğrencileri yok saymayıp hem akademik hem sosyal
hem de davranış olarak onlara katkı sağlayacak okul iklimi oluşturmak asıl
görevimiz olmalı.