İmran Bayraktar

PISA raporları sonuçları eğitim dünyamızda deprem etkisi yarattı. Aslında eğitimle ilgilenen pek çok kişi bu sonucu bekliyordu. Yanlış giden bir şeyler vardı bunun farkında olup dillendirmeye korkuyorduk fakat bunu istatistiki olarak dillendirdiler. Peki, bu PISA nedir? Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın (OECD) üç yılda bir gerçekleştirdiği Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı’nın (PISA) raporudur.72 ülkenin bulunduğu listede Türkiye 52’nci sırada yer aldı. Peki, bu ne anlama geliyor? Milli Eğitim Bakanlığı Ölçme, Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri Genel Müdürlüğü, OECD tarafından 2000 yılından itibaren başlatılan dünyanın en kapsamlı eğitim araştırması niteliğinde olan PISA`nın 2015 sonuçlarına ilişkin veri tabanındaki veri ve dokümanları kullanarak rapor hazırladı.

Bu raporun sonuçlarına göre Türkiye sınıfta kaldı. Çünkü raporun sonucuna göre;70 ülke içinde 52’inci, matematikte 49’uncu okumada 50’inci sırada yer aldı. Son on beş yılda eğitime ayrılan kaynak, derslik sayısı, öğretmen başına düşen öğretmen sayısında iyileşme sağlandı. Öğrenci lehine yüzlerce eğitim politikası tasarlandı ve uygulandı da peki, bizde nerde hata yaptık.

Sorun işte burada başlıyor, suçu sadece öğretmen niteliklerine atmak yanlış olur. Çünkü suçlu çok; öğretmen nitelikleri bunlardan en masumane kalanı bence; çünkü öğretmen sürekli değiştirilen içeriğinin tam olarak pilot bölgelerde uygulamadan ortaya konan eğitim politikalarını uygulamaktan mükelleftir.

Dedemin bir sözü aklıma geldi günlerdir bu yazılanları okuyunca, buğday ektinde arpa mı biçtin? Biz yapılan politikaların ve sistemin kalitesine bakmadan sadece küresel sisteme değişime ayak uydursun diye kopyala yapıştır eğitim politikalarını ülkemizde uyguladık. Eğitim hem evrensel nitelikleri hem de millete ait kültürel değerleri barındıran dinamiklerden oluşur. Kendimize ait hala bir eğitim felsefemiz yok. Milli benliğimizi barındıran bir eğitim felsefesi hala ortaya koyamadık. Raporun sonucunda gördük ki kendi benliğimiz oluşturan, milli değerleri ve ahlaki değerlerimizi oluşturan eğitim felsefemiz olmayınca, ithal sistemlerin bizi ilerletmek değil geriye götürdüğünü, bunun sonucunda ise, kaybolan nesillere sahip olduğumuz gerçeğidir. Attığın tohumun kalitesi ona verdiğin ilgi ürünün de kalitesini ortaya çıkartır.

Sonuç olarak, görev hem Milli Eğitim Bakanlığımıza, hem eğitim bürokratlarına hem akademisyenlere hem de eğitimcilere büyük görevler düşmektedir. Öncelikle hata tespit edilmeli ve reel çözüm önerileri sunulmalıdır. İşin ehli kişiler tarafından öz benliğini taşıyan felsefesi olan bir eğitim programı hazırlanmalıdır. Eğitim sistemimizin ihtiyacı olan istikrarlı ve sosyal adaleti göz ardı etmeyen eğitim politikası oluşturulmalıdır. Eğitimcilerin bile takip etmekte zorlandığı, hallaç pamuğuna dönen politikalar gördük ki bize bir bir arpa boyu yol aldırmadı. Ayrıca; Eğitim politikalarımızın içinde barındırdığı evrensel değerleri içinde barındırdığı Milli kimliği ve kültürel değerleri barındıran niteliğe göre eğitimi ve beceriyi geliştirecek idealist öğretmen kimliğini kaybetmeyen, liyakata dayalı yeni bir sistem acilen inşa edilmelidir.

Bunların hiç birini yapmadığımız sürece,ben buğday ektim ürünün için de buğdayın dışında her şeyi biçtim diyerek dövünmeye devam ederiz. Dövünmemizin önemi yok da, kaybolup giden insanın önemi çok büyük…