Sefer Yürük

Korona felaketiyle başlayan süreçte öğrencilerin hem okullarından hem de öğretmenlerinden uzak kalması, veliler bağlamında yeni arayışların önünü açmakla kalmadı, beklentilere farklı ve yeni seçenekler eklenmesine neden oldu. İşte bu nedenledir ki; bugüne kadar markalarıyla, fiziksel yapılarıyla, teknolojik donanımlarıyla, bulundukları konumlarıyla ve çoğu yabancı kaynaklı eğim modelleriyle eğitim piramidindeki yerlerinden memnun olan özel öğretim kurumları, gelenekselden çağdaş öğretim modeline dönüşmeyi ve akademik yenilenmeyi kaçınılmaz kılan 2020-2021 eğitim ve öğretim yılına kendilerini hazırlamalıdırlar.

Bir anda karşı karşıya kaldığımız uzaktan eğitim dersleri, okullar arasındaki eğitim modeli yaklaşımı, fiziksel yapı, teknolojik donanım, bulunduğu konum ve eğitim ücreti gibi konulardaki farklılıkları adeta sıfırladı. Bu farklılıkların hiçbiri öğrencilerin ekranlarına yansımadı; dinleyen öğrenci, kumandası öğrencide olan bir ekran ve anlatacağı konuyu çekici kılmaktan başka seçeneği kalmayan öğretmen… Böyle bir ortamda okul adı ve markası ne olursa olsun internet, televizyon veya cep telefonu ekranlarının verimli olması çok zor. Nitekim de öyle oldu. Uzaktan öğretim derslerine katılım beklenenin çok altında kaldı. Eğitim kurumları canlı derslere katılmayan öğrenciler için akademik bir çözüm üretecek zaman bulamadı. Veli ve öğrencilerin tekrar tekrar aranması da durumu fazla değiştirmedi. Bu eksiklikler haklı ve mantıklı nedenlere dayansa da velilerin okulları sorgulamasına engel olmadı. Aynı zamanda okullarda uygulanmakta olan öğretmen merkezli yüz yüze eğitimin sıradanlığını ekranlarda canlı canlı görme ve tanıma fırsatı buldu.

Uzaktan eğitim yapmaya elverişli programlar sadece canlı derslerle sınırlı kalmadı; farklı okulların öğrencileri ile aileler arasındaki uzaklıkları da yakın etti. Veliler ödedikleri eğitim ücretlerinin değerlendirmesini yaptı, okullar arasındaki ücret farklılıklarını karşılaştırdı, “#evdehayatvar” mantığı paralelinde sorgulama fırsatı buldular. Gördüler ki, çocuklarının, yüz yüze yapılan derslerle ilgili olarak, “Öğretmenimi seviyorum, iyi de anlatıyor, ama ben hiçbir şey öğrenemiyorum” biçimindeki yakınmaları karşısında çocuklarını haklı bulmakta zorlanmadılar.

Özellikle lise son sınıflarda okuyan öğrencilerin, sınav öncelerinde okuldan uzaklaşmaları, bu amaçla rapor peşinde koşmaları haklılık kazandı. “Kendi kendime daha iyi öğreniyorum, bu yüzden okula gidip zamanı değersiz kılmak istemiyorum” diyen öğrencilerin ne kadar haklı oldukları ortaya çıktı. Çünkü zamanının büyük çoğunluğunu bir üst okulu kazanmaları için yapılacak olan sınav hazırlığına ayıran pek çok öğrenci kendi başına öğrendiği bilgilerin daha kalıcı olduğunu gördü, daha az zamanda daha çok şey öğrendiğinin farkına vardı. Bu yüzden okulda geçen gün boyu süren dersleri zaman kaybına eş tuttu.

Önümüzde yeteri kadar zaman var. Pandemi süreci nasıl sonuçlanacak? 2020-2021 öğretim yılına yansıması olacak mı? Olursa nasıl olacak? Üzerinde durulması gereken asıl bilinmezlik bu soruların yanıtlarında… Okulların geçmiş yıllarda olduğu gibi başlayacak olmasından kimsenin kuşkusu olduğunu düşünmüyorum, ancak başladığı gibi devam etmeyeceğinden eminim. Öğretim kurumları süreci iyi analiz edebiliyor mu? Bunu zaman gösterecek. Ancak bu süreçte velilerin eğitime bakışlarının değiştiğini, özel okul seçeneklerine yenilerinin eklendiğini unutmamalılar. Gerekli önlemleri şimdiden almalılar.

Yapılandırmacı öğretime geçme konusunda artık mazeretimiz kalmadı. Bugüne kadar öğretmen merkezli öğretimden vazgeçemedik, bu anlayışla bir arpa boyu yol da aldığımızı söyleyemeyiz. Nitekim yapılandırmacı öğretim yaklaşımı 2004-2005 öğretim yılından itibaren kademeli olarak uygulamaya konulmasına rağmen 2020 Mayıs itibarıyla hala başladığı yerde duruyor… Ne tesadüf ki, o dönemin Talim Terbiye Kurulu Başkanı şimdi milli eğitim bakanı. Bu durum haklı olarak 2023 Eğitim Vizyonu için yepyeni umutların kaynağını işaret ediyor.  Özel öğretim kurumları her şeye rağmen 2023 Eğitim Vizyonunun kazanım ve getirilerini kesinlikle beklememeli. Bilinmelidir ki, Pandemi sürecinde yaşanan uzaktan eğitim, özel okullar bağlamında pek çok taşı yerinden oynattı. Bu süreçte her okulun elinden geleni yapmadığı söylenemez, buna rağmen başarılı bir sınav verilmediği gibi bir gerçek var ortada. Geç kalınması durumunda eğitim sektörünün daha büyük zarar göreceği açıktır.

Eğer bir kurum “Her öğrenci öğrenebilir” diyorsa, bu yargıyı ilke olarak benimsemişse, öyle bir okulda sınıfta kalan öğrenci olmaması gerekir. Çünkü öğretim yılı başında akademik seviyesi eşit olmayan öğrencilerin bulunduğu sınıflarda öğretim yılı sonuna kadar denge sağlanır, bütün öğrenciler azami ölçüde birbirlerine yakınlaştırılır. Başka bir deyişle, homojenleşen bir sınıf oluşur ki, böyle bir sınıfta öğrenci niçin sınıfta kalsın ki… Dolayısıyla bir okulda sınıfta kalan öğrenci varsa, o okulda pedagojik değerlere önem verilmiyor demektir. Hele hele ödev yapmayan, derse hazır gelmeyen, kitap taşımayan öğrencileri öğretmen sınıfta bırakmakla tehdit ediyorsa, bunun anlamı bilin ki o öğretmen kendi zaaflarının üstünü örtüyordur.   

Son olarak şu gerçeği de anımsatmakta yarar görüyorum: Uzaktan eğitim sürecinde en kazançlı çıkanlar akademik hedeflere öğretmen desteğine gereksinim duymadan ulaşan öğrenciler oldu. Onlar yüz yüze yapılan derslerin de iyi öğrenceleriydi. Onlar hedefe giden yolda hep önde yürür, öğretmen genellikle onlarla beraber olur. Okul başarısını sırtlayanlar, öğretmenlerini mutlu kılanlar hep onlardır. Derslerine iyi hazırlanırlar, ödevlerini yaparlar, devamsızlık yapmazlar, disipline gitmezler, yüksek notlar alırlar… İster istemez bu başarı öğretmen merkezli öğretimi velilerin gözünde taçlandırır. İyi gibi, güzel gibi, başarı gibi görünen bu durum aslında Yapılandırmacı öğretimi gölgede bırakmaktadır. Görünmeyen gizli cezayı çekmek arkalarda kalan öğrencilere kalıyor. Öğretmen desteğinden önemli ölçüde yoksun kalıyorlar, yeteri kadar derse katılamıyorlar. Tembellik, başarısızlık, disiplinsizlik, saygısızlık, kitap taşımazlık onların hak etmedikleri sıfatlardır. Eğitim sistemimizde çözülmesi gereken en öncelikli sorun budur. Bence özel öğretim kurumları milli eğitimden önce bu sorunu çözmeyi göze almalı. Kurumsal anlamda tüm okullara hem örneklik hem önderlik etmeli. Bunun için yapılacak ilk iş eğitim ortamında rekabeti bırakıp paylaşımı esas almaktır.

Çözüm, dünyanın yetmişli yıllarda uygulamaya koyduğu yapılandırmacı öğretim yaklaşımındadır.

Bana sorarsanız; Yapılandırmacı öğretim paralelinde, YENİ BİR OKUL YARATMAK ‘tır.

Özetlemek gerekirse;

  1. Uzaktan eğitim dersleri, okullarda yapılan yüz yüze derslerin minyatür bir kopyası algısı olmaktan ileri gidemedi.
  2. Uzaktan eğitim dersleri özel okullar arasındaki farklılıkları adeta sıfırladı.
  3. Uzaktan eğitim derslerine katılmayan öğrenciler için ek bir çözüm üretilmedi.
  4. Uzaktan eğitimden, başarılı olan öğrenciler daha çok yararlandı.
  5. Öğretmen merkezli öğretimin etkisizliğini uzaktan eğitim dersleriyle veliler de gördü.
  6. Yapılandırmacı öğretime geçme konusunda artık mazeretler tükendi.
  7. 2020 eğitim ve öğretim yılı geçmiş yıllardaki gibi başlayacak, ancak geçmiş yıllardaki gibi devam etmeyecek.
  8. Özel öğretim kurumları akademik anlamda yeniden yapılanmaya ve değişime şimdiden başlamalı.
  9. Öğrenciler büyük ölçüde kendi kendine öğrenmenin tadını aldı, beklentileri ivme kazandı; onlar için değişim ve yapılanma kaçınılmaz hale geldi.
  10. Özel okullar, 2023 Eğitim Vizyonunun kazanım ve getirilerini beklememeli, aksi halde sektör onarılması güç yaralar alabilir.

 

Sefer Yürük

seferyuruk@hotmail.com