İlhan Sevin

Anne ve babaların sınav döneminde, çocuklarıyla doğru iletişim kurabilmeleri adına üzerlerine düşen şeyler var! Sınava girecek öğrencileri, sınavın yanında stres ve kaygı altına alacak aileleri de maalesef olabiliyor. O kadar ki bu durumu abartan ebeveynler de var. Bugün sizlere kıssadan hisse olması için birebir yaşadığım iki durumdan bahsedeceğim.

***

Birkaç yıl önce sınava hazırlanan bir öğrencim çok dikkatimi çekmişti. Yüzündeki sivilcelerden, yüzündeki ifadelerden ve içine kapanık oluşundan Merve’nin bir derdi olduğunu anlamıştım. Kendisiyle konuşmaya çalışsam da bunu pek başaramadım. Çünkü evet-hayır dışında ve söylediklerimi onaylamasının dışında maalesef bir türlü kendisiyle iletişim kuramadım.

Ancak daha sonra annesini görüşmeye çağırdığımda gerçek ortaya çıkmıştı. Annenin gözünü o kadar hırs ve öfke bürümüştü ki, kurduğu her cümlenin başında, “budan bir şey olmaz, göreceksiniz bir baltaya sap olmayacak” diye söylenip duruyordu. Belli ki çocuğunu da sözlü şiddet yöntemiyle epeyce hırpalamıştı.

Anneyi sakin bir şekilde dinledikten sonra, söyleyecekleriniz bitti mi? diye sordum. “evet” deyince söze ben girdim. Sizden bir ricam var. “Buyurun” dedi. Danışmanı olarak, bundan böyle çocuğunuzla sınavla ilgili konuşmanızı ve velisi olmanızı istemiyorum. Anne mahcup ve şaşkın bir şekilde kafasını önünde eğdi ve “tamam” diyerek gitti.

Artık Merve’nin üniversitede okuyan ve kendisinden üç yaş büyük kuzeni velisi olmuştu. Daha sonra Merve de annesi de bu durumdan dolayı oldukça memnun olmuşlardı. Zaten o günden sonra anneyi sınav sonuçları açıklanana kadar hiç görmemiştim. Ve sonuçta ne oldu biliyor musunuz? Merve’nin yüzündeki sivilceler geçti. Mutlu ve enerjik bir şekilde sınava hazırlanmaya devam etti ve istediği üniversiteye yerleşti.

***

İkinci yaşadığım olayda, Elif isimli hanım hanımcık bir öğrencim vardı. Elif, daha başlarda üniversite sınavlarına hazırlanırken gayet sağlıklı ve enerjik gözüküyordu. Ancak sınavlar yaklaştıkça yüzü asılmaya, içine kapanmaya ve aşırı kilo kaybetmeye başladı. Kendisi ile görüşmek istediğimde sürekli bir kaçış içerisindeydi. Çok fazla üzerine gitmeden, velisi olarak babası ile görüşmek istedim.

Baba ile konuştuğumda durumun vahametine varmıştı ki ancak iş işten geçiyordu. Çünkü Elif, halk arasında "manken hastalığı" olarak bilinen sinirsel iştahsızlığa (Anoreksia Nevroza) yakalanmak üzereydi. Babasının, “iyi bir üniversiteye yerleşemezsen boşuna okuma” tarzındaki konuşmaları, Elif’in neredeyse yaşamına mal olacaktı. Neyse ki, Psikiyatri tedavisinden sonra ve babanın kendisini geri çekmesiyle büyük tehlike atlatılmış oldu.

***

Özellikle anne ve babaların bu konuda kesinlikle baskıcı olmamaları gerekir. Bu gibi durumlar sizin de çocuğunuzun başına gelebilir. “Peki, ne yapmalıyız?” diye sorabilirsiniz. Yapmanız gerekenler çok basit aslında!

Ergenlik çağında olan ya da olmayan çocuklarınızın ruhsal ve biyolojik değişim yaşadığını ve sınav stresiyle omuzlarındaki yükün daha da arttığını düşünerek çocuğunuza karşı duygularınızla ve aklınızla daha özenli davranmalısınız. Özellikle sınav dönemlerinde, evde alarm vermemeli ve olağanüstü hal ilan etmemelisiniz! Evdeki normal hayatınızı eskisi gibi sürdürmelisiniz. Ve çocuğunuza karşı tutumlarınızda aşırılılıklardan uzak, ona daha özenli davranmalısınız.

Eğer çocuğunuzla iletişim kurmakta sorun yaşıyorsanız, derhal devreden çıkmalısınız. Çünkü anne-baba olarak çocuğunuzla daha kolay yüz göz olabilirsiniz. Ben yerinizde olsam, O’nu iyi anlayabilecek, duygudaşlık kurabilecek öğretmeninin veya bir yakınınızın devreye girmesine ortam hazırlarım. Zamanla bu yöntemin çok işe yaradığını göreceksiniz.

Şimdi sizden ricam, gidin ve çocuğunuza sarılın ve öpün. O’na; sınavın dünyanın sonu olmadığını, ucunda ölüm olmadığını ve hiçbir şeyin ondan daha değerli olmadığını söyleyin. Ve sıcak sevginizi iliklerine kadar hissettirin. Onlar için yapmanız gereken aslında çok kolay değil mi? O zaman hala ne bekliyorsunuz…

İLHAN SEVİN

Eğitimci / Rehberlik Uzmanı

@sevinilhan4