Bilsen Şahin

Salgınla birlikte değişim ve dönüşüm yaşamaktayız ve bu değişim, dönüşüm belki de en çok eğitim alanını etkiledi diye düşünüyoruz fakat madalyonun diğer yüzü öyle değil. Eğitimde hala eski bildiklerimizi dijitale taşımaya çalışıyoruz ve belki de değişime ayak uydurmanın ilk şartı budur. Bu ilk sınavı başarılı veren gerek devlet okulları gerek özel okulların gayreti takdire şayandır. Yaşan süreçte dönemin getirilerini doğru okumak gerekir. Özellikle de önümüzdeki yıl için kayıtların başladığı şu dönem özel okulları araştırırken öncelikleri doğru tespit etmek için yaşananları ve gelişmeleri doğru okuma gerekliliği ortaya çıkıyor. Bilim insanlarının açıklamalarına göre Salgınlar Yüzyılı olarak adlandırılan dönemdeyiz ve görünen o ki bu yüzyıl bizleri Covid-19 bitse bile başka virüslerin ziyaretleriyle sık sık karşılaşacağız. Yapay zekanın gelişme hızı ile robot eğitimcilerin söz konusu olması ise cabası. Hal böyleyken tamamen eski yüz yüze eğitime dönüş zor görünüyor ve artık dört duvar arasında eğitim ve öğretimin sıkışıp kalmayacağı belli oldu. Karşımızda ayna gibi duran bir ‘Hibrit Eğitim Sistemi’ oluşuyor.  Zaman zaman yüz yüze eğitim fakat sıklıkla dijital öğretim olacak gibi. Okulların sosyal aktivite alanları elbette ki önem arz etmeye devam ediyor. Süreç okulun; çocuklarımız için sosyalleşme alanı olma özelliğini koruduğunu hatta bunun öneminin arttığını gösterdi. Bu durumda okullar tanıtımlarında dijitalden sonra tasarım beceri atölyelerini, etkinlik alanlarını daha ön plana almak durumunda kalabilirler. Böylece velilerin öncelik sıralamasında, okulun beceri ve etkinlik alanlarının olması tercih sebebi olacaktır. Bu alanların etkin kullanılması ise ayrı bir önem arz ediyor. Bu durumda okulları araştırırken, kaçınılmaz olan öncelik dijital alt yapısı. Dijital alt yapının tek başına yetmeyeceği, eğitim kadrosunun dijitalde ki başarısı ve etkili kullanması öncelik olmuş durumda.

Bundan sonraki süreçte veliler, okul yüz yüze eğitim yaptı yapmadı tartışmasına girmeden parasal tartışmaları da bir yana bırakmaları gerekliliği kendiliğinden ortaya çıkıyor. Çünkü artık okullar hem dijital hem yüz yüze eğitimlerini yapacaklar.  Sadece salgın olarak da düşünmeye gerek olmadığı kanısındayım.  Çocuk düşüp ayağını sakatlasa rapor alıp okula gidemediği günler de uzaktan derslerine devam edebilme şansına sahip olacaktır. Bu eğitimleri de yine okulun kadrosu zaman ve emek harcayarak yapacaklardır.

Süreçte çocuklarımız ve velilerimiz salgının etkilerini bir yıl boyunca yaşadılar ve gördüler. Çocukları okullardan uzak kalmasının olumsuzluklarını, sosyalleşmenin ve öğretmenin önemini herkes fark etti. Bundan sonrası için okul seçimi dijital alt yapı, eğitimci kadrosu ön plana çıkmışta olsa sosyalleşme ortamlarını es geçmemek gerektiğini fark etmeliler. Okulun çalışmalarını, eğitimcilerin özverili çalışmalarını göz ardı etmeden karar vermeleri gerek yüz yüze gerekse dijitalden eğitim- öğretim dönemi olacağını kabullenmeleri gerektiğini düşünüyorum.

Bilsen ŞAHİN

Eğitimci-Yazar

İnstagram: bilsen_sahin