Burak Pirim

“Çocuklarımız anadilinde okuduğunu anlamıyor.”

“PISA‘ ya göre okuduğunu anlama becerisinde OECD ülkelerinin gerisinde kaldık.”

“MEB tarafından uygulanan yerli PISA olarak bilinen ABİDE eğitim araştırmasına göre öğrencilerin %66 sı okuduğunu anlamada temelaltı ve orta düzeyde.”

Ulusal ve uluslararası yapılan akademik başarı izleme sınavlarının ardından şaşkınlıkla ve artık kanıksamaya başlayarak okuduğumuz haber manşetleri…

Bu durumu değiştirebilmek adına yararı bilimsel çalışmalarla kanıtlanmış, rahatlıkla uygulanabilecek, okuduğunu anlama becerisi için ön koşul olan akıcı okuma yöntemleri mevcut. En etkili olanlarını sıralayacağım bu yöntemler, birebir ve düzenli olarak uygulandığında çok yüksek oranda olumlu sonuçlar veriyor. Okuduğunu anlayamamanın nedeni çok yüksek oranda akıcı okuma becerisinin kazanılmamış olmasıdır. Bu becerinin kazanılması için kritik dönemin ilkokul dönemi olduğunu da belirtmek de yarar var. İlkokulda akıcı okuma becerisini kazanamamış çocuk bu durumun doğal sonucu olarak ilerleyen kademelerde de okuduğunu anlama konusunda ciddi sıkıntılar yaşıyor. Sınıf içinde okuma ve anlama becerisi konusunda akranlarının gerisinde kaldığını fark eden öğrencinin güvensiz ve çekingen bir tutum sergilediği görülüyor. Peki nedir okuma?

Okuma içinde bulunduğumuz çağda bireylerin sosyal yaşama uyum sağlayabilmesi, ihtiyaçlarını giderebilmesi için ön koşullardan biridir. İnsan çocukluk yıllarından hayatının sonuna kadar okumaya ihtiyaç duymaktadır. Okuma, bireyin ön bilgileriyle metindeki bilgileri bütünleştirerek yeni anlamlar oluşturduğu aktif bir süreçtir (Güneş, 2008). İşte bu sürecin nitelikli ve istendik bir sonuca varması için ilk koşul akıcı okuma becerisini kazanmış olmaktır. Bir sınıf öğretmeni olarak kendi öğrencilerimi gözlemlediğimde akıcı okuma becerisi zayıf öğrencilerim bunun doğal sonucu olarak okuduklarını anlayamıyor. Bu sadece Türkçe dersinde başarısızlık getirmiyor hatta, okuduğunu anlamayan öğrenci matematik problemlerini de çözemiyor. Bu da öğrencinin matematik dersine yönelik de bir başarısızlık algısı geliştirmesine yol açıyor. İlkokul kademesinde öğrenci de yerleşen bu olumsuz benlik algısı ne yazık ki diğer kademelere de sirayet ediyor ve kopan zincir halkası bir türlü tamamlanamıyor.

Bu sorunu büyük resme bakarak nasıl çözebilirim diye sordum kendime. Ben bir sınıf öğretmeniyim ve sınıfımda akıcı okuma becerisini kazanamamış, okuduğunu anlamayan ve bir yıl sonra ortaokula geçecek bir öğrencim var. Hemen bir şeyler yapmalı diye düşünüp bir literatür taramasına giriştim. Bu konuda yazılmış birkaç makale incelemesiyle uygulanacak çok kolay, aslında hepimizin tahmin edebileceği fakat sistemli bir süreç içinde uygulanması gereken yöntemler olduğunu gördüm. Bu yöntemler ilkokul kademesinde ve özel anlamda bir öğrenme güçlüğü çekmeyen öğrenciler için oldukça işlevsel.

Biliyorum ki pek çok meslektaşım sınıfında bu durumdan muzdarip. Ben kendimce işe yarar bir yol buldum. İstedim ki bu konuda bir arayış içinde olan kim varsa bu yöntemler onunda işine yarasın. Bu yöntemler meslektaşlarım tarafından uygulanabileceği gibi ebeveynler tarafından da ev etkinlikleri olarak kolaylıkla uygulanabilir.

Nedir Bu Yöntemler?

Tekrarlı Okuma Yöntemi

Tekrarlı okuma yöntemi, kısa anlamlı paragrafların akıcılıkta memnun edici bir düzeye ulaşana kadar tekrar okunmasıdır. En sık kullanılan yöntemdir. Bu uygulama yeni bir paragrafla tekrar edilir. Okumayı öğrenmede zorluk çeken öğrencilerin ilgisini çekebilecek bir metin okuma becerileri düzeyine göre 50-200 kelimelik kısa bölümlere ayrılır. Öğrenci ayrılan bölümleri birine okur, dinleyen kişi okurun okuma hızını ve yanlışlarını not eder. Öğrenci metni istenilen düzeyde okuyuncaya kadar bu işlem devam eder. Tekrarlı okumayla birlikte öğrencinin hızında artış olurken, yanlışlarında azalma söz konusu olacaktır.

Yardımlı Okuma Yöntemi

Yardımlı okuma iyi ve zayıf okurun bir araya gelerek okumasıdır. Yardımlı okuma sırasında, ilk olarak iyi okuyucu metni sesli okuyarak zayıf okura model olur, ardından zayıf okur sesli bir şekilde metni okur. İyi okuyucu, zayıf okurun metni seslendirirken hatalarını düzeltir. Bu şekilde zayıf okurun hem akıcı okuma becerisi hem de okuduğunu anlama becerisi gelişmektedir.

Koro Okuma Yöntemi

Koro okuma sınıf içi uygulamalardan biridir. Tüm öğrencilerin öğretmenle birlikte aynı metni sesli olarak okumasıdır. Okumanın sonunda, öğretmen öğrencileri okumada sorun yaşadıkları kelime veya kelime gruplarını okuma, prozodik okuma ile ilgili dönütte bulunma ve sınıfı tek bir sesten okuma konusunda cesaretlendirir. Koro okuma sayesinde zayıf okurlar, iyi okurların güçlü yönlerini fark ederlerken aynı zamanda kendi eksikliklerini de tespit ederler (Cliff Hodges, 2016). Koro okumada, iyi okurun kelimeleri doğru bir şekilde telaffuz etmesi, uygun okuma hızında seslendirmesi, hatalı okunan kelimeleri düzeltmesi ve geri bildirimde bulunması öğrencileri okuma hususunda cesaretlendirir.

Yankılı Okuma Yöntemi

Yankılı okumada cümle önce iyi okuyucu tarafından okunur ardından aynı cümleyi öğrencinin okuması istenir. Bu yöntemde öğrencinin dinleme becerisinin durumunu da gözlemleme şansımız vardır. Bazen de önce öğrenci okumuş ardından araştırmacı onu tekrar etmiştir. Metin uzun ise ara ara durularak metinle ilgili anlama çalışmaları yapılmış eğer metin kısa ise metnin tamamı okunduktan sonra okuma sonrası anlama çalışmaları yapılmıştır.

Kendi kendine yeten, sorgulayan, kişisel gelişimine ve toplumun gelişimine katkı sağlayan bireylerin yetişebilmesi için okuma becerisi, alışkanlığı ve okuma kültürü gelişmiş bireylere ihtiyaç vardır. Okuma becerisinin edinimi ilk okuma ve yazma eğitimiyle başlamakta ve tüm öğrenim hayatı boyunca gelişerek devam etmektedir. Yapılan çalışmalar, ilkokulda akıcı okuma becerisinden yoksun yetişen öğrencilerin bu yetersizliklerini eğitimleri süresince devam ettirdiklerini, dördüncü sınıfa kadar temel okuma becerilerini elde edememiş öğrencilerin ilerleyen yıllarda akranları ile arasındaki okuma açığının gitgide arttığını ifade etmektedir.

Bu yöntemleri düzenli ve kısa zaman dilimlerinde okuduğunu anlamada güçlük çeken öğrencime özel olarak uyguladım. Akıcı okuma becerisinde ve okuduğunu anlamada, üç dört haftalık bir süreçte önemli bir gelişme gözlemledim. Bu süreçte kazanımımız sadece okuduğunu anlama ya da akıcı okuma becerisi olmadı. Öğrencimdeki olumsuz benlik algısı kendini gururla parmak kaldıran bir öğrencideki nitelikli özgüvene bıraktı. Çağ çocuğunun en büyük psikososyal ihtiyacı olan “Ben de başarabilirim” e dönüştü. Matematik problemlerini anlamaya başladı. Artık o da çözebiliyordu. Diğer öğrenciler açısından da bir dönüşüm yaşandı. “O da başardı, o da yapabiliyor.” “Demek ki çalışan başarıyor” gibi sonuçlar çıkardıklarını gözlemledim. Beni en tatmin eden ise bir çocuğun kendine güvenden doğan mutluluğu ve başarmanın verdiği hazzı yaşamasına rehberlik etmek oldu.

Son olarak, bu yöntemleri uygularken unutulmamalı ki öğrencinin özel bir öğrenme güçlüğü yoksa, öğrenciye birebir ayrılan kısa da olsa mutlaka sürekli ve sistematik bir süreç yürütülmesi gerekiyor. Onlar bizim geleceğimiz. Yaşadıkları güçlüklere, sorunlara tam zamanında ve nitelikli çözümler bulmalarında onlara rehberlik etmekse bizim birincil görevimiz. Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk; “Eğitimde feda edilecek tek bir fert dahi yoktur” diyerek bu konuda edinmemiz gereken misyonu belirlemiştir.

 

Burak PİRİM

Sınıf Öğretmeni

Twitter: @PirimBurak

E-mail: burakpirim1@gmail.com

 

Kaynakça

Akyol, H. ve Ketenoğlu Kayabaşı, Z. E. (2018). Okuma güçlüğü yaşayan bir öğrencinin okuma becerilerinin geliştirilmesi: Bir eylem araştırması. Eğitim ve Bilim, 43(193)

Uysal, P.K. ve Akyol H. (2019) Okuma Güçlüğü ve Giderilmesi: Bir Eylem Araştırması. Eğitim ve Bilim, 44(198)

Kodan H.ve Akyol H. (2018) Koro, Tekrarlı ve Yardımlı Okuma Yöntemlerinin Zayıf Okuyucuların Okuma ve Anlama Becerileri Üzerine Etkisi. Eğitim ve Bilim, 43(193)