İlhan Sevin

2017 YGS geride kalırken, Haziran ayında yapılacak LYS oturumlarıyla yeni bir tercih süreci daha başlayacak. Bu tercih en az eş seçimi kadar önemli. Çünkü kişinin geleceğini birçok yönden etkileyecek en önemli şeylerden bir tanesi de meslek seçimi.

Ama maalesef son yıllarda mesleğini sevmeyenler giderek artıyor. Hiç düşündünüz mü son yıllarda mesleğini sevmeyenlerin sayısı neden artıyor?

Neden her sabah kalktığımızda artık işe gitmek zül gelmeye başladı? Acaba yapılan işi sevmemek mi yoksa iş yeri ortamından kaynaklanan hoşnutsuzluk mu? Bilemiyorum ama ortada bir memnuniyetsizliğin ve mutsuzluğun olduğu ortada.

Tabi bu sorunları çok farklı açılardan cevaplamak ve değerlendirmek gerekir. Siz bu satırları okurken belki de aklınıza şu gelebilir. İş hayatında mutlu olmak için bir sebep var mı ki? Bu konuda haksız olduğunuzu söyleyemem. Çünkü son yıllarda artan mesai saatleri ve yoğun iş temposuna bir de düşük ücretler eklenince mutlu olmak zor olsa gerek!

Bütün bunların yanında kişinin kendisine uygun olmayan mesleği tercih etmesi ve bir ömür boyu o mesleği yapmak zorunda kaldığı çok oluyor. Aslında sorunun temeli biraz da buradan kaynaklanıyormuş gibime geliyor. Bu nedenle biraz bu konulara eğilip düşünmek de yarar görüyorum.

Hangi koşulda olursa olsun işini yaparken aşkla ve şevkle yapanların sayısı maalesef giderek azalıyor. Hele ki ülkemizde bu oranın çok fazla olduğunu söylemek abartı olmasa gerek!

***

Bakın, son yıllarda yapılan birçok araştırma sonuçlarına göre Türkiye’de çalışanlarını yarısından daha fazlası yaptığı işi sevmediği ortaya çıkıyor. Yakın bir zamanda yapılan bir araştırmada katılımcıların yüzde 16`sı işini severken, yüzde 72`si işini sevmediği orta çıkmış. Bu durumun sebebi sadece işin ekonomik ve sosyal durumundan kaynaklanmıyor. Tercih edilen mesleğinin yanlışlığından da kaynaklanıyor.

Bir ülke için çalışanların yarısından daha fazlasının mutsuz olması çok yüksek bir oran değil mi? Çalışanların bu durumunun bence her açıdan ele alınması gerekir diye düşünüyorum.

İşimin gereği üniversiteye hazırlanan gençlerle birlikte vaktimin önemli bir bölümünü geçiriyorum. Gençler, yakın bir zamanda sınava girdikten sonra belki de hayatlarının en kritik kararını verecekler. Ama birçoğu hangi mesleği seçeceğini maalesef bilemiyor.

İster eğitim sisteminden kaynaklanan sorunlar deyin. İster yönlendirme eksikliği deyin! Maalesef üniversite sınavlarına girip, tercih yapacak birçok genç ya puanını yettiği bölümü ya da henüz ilgi ve ihtiyaçlarının tam farkına varmadan tercih yapmak zorunda kalıyor. Sonuç çoğu zaman maalesef hüsranla sonuçlanabiliyor. Çünkü her ne kadar bölümler arası yatay geçişler kolaylaşsa da bu tablonun değişmesini sağlamıyor. Binlerce öğrenci ya okuduğu bölümü değiştirmek ya da bitirmek zorunda kalıyor.

***

Peki, bu konuda çözüm ne olmalı?

Bence yönlendirme ve rehberlik faaliyetleri erken yaşlardan itibaren yapılmalıdır. Ama en önemlisi Sabancı Üniversitesi modelinde olduğu gibi iki yıl ortak dersleri okuduktan sonra öğrenciler bölüm tercihlerini, iki yılsonunda oluşan puanlarına göre yapmalıdırlar. Böylece toplumun mutsuzluğunu bir ölçüde azaltmış, iş verimini arttırmış olmaz mıyız?