Otizmli Bireyler Duygular Rehberlikle renebiliyor

Erken çocukluk döneminde ortaya çıkarak; sosyal etkileşim, iletişim becerilerinde gerilik, sınırlılık ve tekrarlayıcı hareketlere neden olan otizm, normal insanlarla empati kurulmasının önüne geçiyor. Otizmli çocukların duyguları anlamlandırmada güçlük çektiklerini belirten uzmanlar, bu bireylerin duyguları bir kişinin rehberliğinde öğrenebileceğine dikkat çekiyor. Uzman Psikolog Leyla Arslan, Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB) hakkında önemli bilgiler verdi. Arslan, otizmin beyin gelişimi ve işleyişindeki farklılıktan kaynaklandığını ve çocukluk döneminde ortaya çıktığını söyledi.

 

Empati kuramıyorlar

Yapılan araştırmaların yeni doğan bireylerde dört temel duygunun doğuştan geldiği sonucunu ortaya koyduğunu belirten Arslan, “Bu duygular mutluluk, üzüntü, iğrenme ve güvendir. Zamanla çocuklarda duyguları anlama ve ifade etme yeteneği gelişir. Utanç, kıskançlık, neşe, korku ve diğer duygular gibi 80 çeşit duyguya ve bunların da derecelerine döner. Duygulardaki gelişme empati yeteneği ile bağlantılıdır. Otistik çocukların ise empati bozukluğu vardır. Duyguları anlamlandırmada güçlük çekerler. Buna bağlamsal körlük diyoruz. O nedenle duyguları bir kişinin rehberliğinde öğrenmelidirler” dedi.

Kalabalık ve gürültü sinir krizini tetikliyor

Uzman Psikolog Leyla Arslan, otizmli bireylerde baskı hissettikleri herhangi bir durumda sinir krizi görülebildiğini ve kendilerini dış dünyaya kapatabildiklerini söyledi. Arslan sözlerine şöyle devam etti; “Buna anormal stres tepkisi diyebiliriz. Zor bir soruyu yanıtlamaya zorlamak, göz ilişkisine zorlamak, kalabalık, gürültü, fazla ışık, toplumsal beklenti, uyku ya da yemek ihtiyacı bu tür durumları tetikleyebilir. Stres kararsızlığı yeterince yüksek olursa çocuğun kapanmasına neden olur ve çocuğun beynine zarar verir. Aile çocuğu bu durumda neyle sakinleştireceğini bilmelidir. Ayrıca krize neden olan davranış örüntüsü tespit edilerek çocuğun bu korkunun üstesinden gelmesine yardımcı olunmalıdır. Güven duygusunu ve ruhsal dengelenmeyi sağlayan özel oyuncakları, nesneleri varsa ya da sallanmak, arabayla gezmek, elektrik süpürgesinin sesini dinlemek gibi sevdikleri davranışlar varsa ona sunulmalıdır.”

Kendilerine dokunulmasından hoşlanmıyorlar

Uzman Psikolog Leyla Arslan, dokunulma, ışık, ses ve koku algılarının bazı otizmlilerde daha fazla ön planda olduğunu söyleyerek sözlerine şöyle devam etti: “Sarılmaktan ve dokunmaktan hoşlanmazlar. Bu hassasiyetleri yüzünden dokunma zorluğu ve davranım sorunları yaşadıklarını söyleyebiliriz ancak bunu bütün otizmli bireylere genellemiyoruz. İzinsiz temas normalde de olmaması gereken bir durumdur ama niyetli ve niyetsiz davranış arasındaki farkı öğrenmeleri kolaydır. Bazı otizm spektrum formundaki bireylerde hafif dokunuş derin dokunuştan daha nahoş görünürken, bazılarında beklenmeyen dokunuş sevilen bir kişiden bile gelse rahatsız edici olabiliyor. Aynı zamanda uzak tanıdıklardan ve yabancılardan gelen dokunma davranışı güvenli algılanmıyor.”

 

Aşk gibi duygular onlar için gizemli

 

Otizmli bireyler için aşkın gizemli bir durum olduğunu ve bu gizemin rehberlik edilmeden çözülemeyeceğini söyleyen Arslan, “Otizm spektrumundaki bireyler sevgiyi nesne gibi kategorize etmeye çalışırlar. Edinilmesi gerekli bir şey gibi görebilirler. Bağlamsal körlük içinde olduklarından sevgiyi göstermeyi bilemedikleri için kendi tarzlarında severler. Birçok otizmli birey evli ve çocuk sahibi bir yetişkin olarak yaşayabiliyor. Kendileri otizmli oldukları için çocuklarının da otizmli olması gibi bir durum söz konusu değil. Otizmli birisinin eşi iletişim kurma şeklini düşünmeli, para yönetme, iş bulma ve kendini savunma konusunda yardımcı olma sorumluluğunu üstlenmelidir” dedi.

 

Yardım edilirse sevmeyi öğrenebilirler

Otizmli çocuklarda beynin sevgiyle ilgili alanlarının tam olarak gelişim göstermediğini ifade eden Arslan, “Karşı tarafın sevgisini algılayamadıkları gibi acısını da anlayamazlar. Çoğunlukla kendisine odaklı düşünürler ve ileri derecede otizmli olan bireylerde hiçbir sevgi belirtisi görmek mümkün değildir. Hafif otizmli bireylere yardım edilmesi durumunda sevmeyi öğrendiklerini görüyoruz. Aşırı stres yaratmamak şartıyla, gözlem ve sanat terapisi desteğiyle sevginin türleri öğretilebilir. Bağlam duyarlılığı içinde duyguları detaylandırmak işe yarar. Arkadaşlık sevgisi, şefkat, tutku ve bunların yüzdeki ifadeleri öğretilmelidir. Sözsüz iletişim becerileri, jest ve mimikler ayrıca çalışılması gereken konulardır” dedi.

Otizmli bireylerin de cinsel hayatları olur

Uzman Psikolog Leyla Arslan, otizmli bireylerin de diğer çocuklar gibi psikoseksüel gelişim dönemlerinden geçtiklerini söyleyerek sözlerine şöyle devam etti; “Otizmli bireylerin de cinsel hayatları olduğunu söylemek mümkün ancak dünyayı başkalarından farklı şekilde tecrübe ediyorlar. Göz teması kurmakta zorluk çektikleri için bu durum duygusal anlayışın onaylanmasını veya ifadesini zorlaştırıyor. Ancak değişik vücut hareketleri, sallanma, el çırpma, nesnelere bağlanma, değişikliklere direnç, dokunma zorluğu, duyu algısında hassasiyet yaşayabilirler.”

Otizmli çocuklar mizahı da öğrenebilir

Otizmli çocukların mizah duygusu olmadığını, deyim, ima, kinaye ve yapılan şakaları anlayamadıklarını ifade eden Leyla Arslan, “Anlayamamalarına rağmen zamanla öğrenebilirler. Temel dil becerileri tam olarak gelişmediği için başım bulutlara değdi deyiminde başın etrafında bulut ararlar. Göz kontağı kurmazlar, jest ve mimikleri kullanmazlar. Göz kontağı kurmaya başladıkları zaman iletişim becerileri de gelişir. 6 yaşında otizmli bir çocuğa sevgi dolu baksanız bile korku ve öfke ile “bakma bana öyle diye” tekpisiyle karşılaşabilir ya da sevgi dolu bir ifadeye kulaklarını kapatarak tepki verdiğini görebilirsiniz. Çocukluk ve gençlik döneminde az olan duygusal tepkiler yetişkinlikte bile tam olarak gelişmemiş olabilir. Diğer insanlara ilginç şeyler gösterme eğiliminde değillerdir. Başkalarının kendilerine gösterdiği ilginç şeylere de cevap vermeme eğilimini sosyal veya ortak dikkat olarak adlandırıyoruz. Ortak dikkat zor gelişir” dedi.

Otizmle mücadele adanmışlık ister

Uzman klinik psikolog Leyla Arslan otizmli bireylerin bakımının hassasiyet ve sabır gerektirdiğini belirtti ve sözlerini şöyle sonlandırdı: “Hayatları boyunca zenginleştirilmiş bir eğitim ve yaşam ortamı sunulması gerekiyor. Unutulmamalıdır ki öğretilen hiçbir şey boşa gitmez. Toplumun da aileye destek olması, yalnız bırakmaması hakikat, sadakat ve dostluk çerçevesinde farklı bakış açıları kazandırır.”